2014 resmi açılışını her ne kadar film festivalleriyle yapmış olsam da tam açılışını bu yazıyla yaptığımı itiraf etmeliyim. Biraz geciktim evet, ama bunun birçok nedeni var. Sene sonuna doğru umarım bu gecikmenin meyvelerini alacağım. 2014’ün açılışını öncelikle blockbuster’larla yapacağımdan ötürü içlerinden zayıf halkalarla buna başlamak istiyorum. En azından benim beklentilerimin altında kalmış filmlerden kaliteli olduğunu düşündüklerime doğru giderek tüm önemli gördüğüm filmleri vizyonla doğru orantılı olarak inceleyeceğim. İşte bu sıralamaya göre açılışı yakın zamanda raflarda yerini alan bir filmle yapmanın uygun olacağını düşündüm.
Yılın merakla beklediğim çizgi roman uyarlamalarından biri olan “The Amazing Spider-Man 2 / İnanılmaz Örümcek-Adam 2” için düşüncelerimin karışık olduğunu söyleyerek yazıya başlamak istiyorum. Yeni Örümcek-Adam serisi hakkındaki görüşlerimi serinin ilk halkasına dair olan incelememde açıklamıştım. İşte bu yüzden ikinci filmden beklentilerim de bir o kadar fazlaydı. Ama ortaya çıkan durum hem beğenmekle beğenmemek arasında kaldı benim için; çünkü serinin devam filmi çizgi roman uyarlaması bazında birçok beklentiyi karşılarken film olarak ilki kadar başarılı değil. Karakter tasarımları, baz alınan sadık hikaye ve görsel efektler yine ilk seriden çok daha iyi belki ama filmin olay örgüsü ne yazık ki yetersiz.

Hatırlarsanız ilk bölümün sonunda kahramanımız Peter Parker, Gwen’in babasına Gwen’le birlikte olmayacağına dair söz vermiş ardından da Gwen’e ve seyirciye sözünü tutmayacağına dair sinyaller vermişti. İşte serinin bu bölümünde de olayların tahmin edildiği gibi ilerleyerek Gwen’le Peter’ın beraber olduğunu görüyoruz. Gwen bu durumdan memnun olsa da Peter, Gwen’in babasına verdiği söz yüzünden kendiyle ciddi bir savaş içindedir. Örümcek Adam olmasından dolayı düşmanlarının Gwen’e zarar vermek isteyeceğini düşünmesinden ötürü Peter, ilişkiyi durmadan bitirmeye çalışmakta ama duygularına yenilip başarılı olamamaktadır. İşte bu karmaşık durumlar içerisinde gördüğümüz karakterin işleri yeni düşman Electro’nun devreye girmesiyle daha da zorlaşır. Tabii işler sadece bununla sınırlı kalmayacaktır; çünkü en yakın arkadaşı Harry Osborn’un baba mirası hayatta kalma mücadelesi Örümcek Adam’a unutamayacağı bir trajedi ağı örmektedir.
İlk olarak filmin beğendiğim noktalarından bahsederek başlamak istiyorum. İlk filmde olduğu gibi bu filmin de çizgi romana yakın olması tabii ki benim için filmin en büyük artılarından biri oldu. Örümcek-Adam’ın kostüm detaylarının ilk filme kıyasla daha iyi olduğu filmde Peter Parker ile Gwen arasındaki ilişki de bir o kadar derin. Bunun yanında karakterlerin önceki üçlemeye göre daha gerçekçi bir şekilde tasarlandığını belirtmeliyim. Özellikle bu filmde Harry Osbourn olarak izlediğimiz Green Goblin / Yeşil Cin karakteri tam olmuş. İlk üçlemedeki gibi maske kullanmak yerine makyajı tercih eden ekip, Yeşil Cin’in o ürkünç havasını bu sefer tam anlamıyla seyirciye hissettirmeyi başarıyor. Öte yandan, son Örümcek Adam çizgi romanlarındaki tasarımlardan yola çıkılarak hazırlanan Electro’da filmin renkli havasına uyum sağlamayı başarmış. Her ne kadar Jamie Foxx’un Max Dillon yorumu Joel Schumacher’in “Batman” filmlerini andırsa da Oscarlı oyuncunun Electro yorumunu beğendim. Tabii bunda başarılı görsel efekt ve ses tasarımının da etkisi fazla. Gergedan için ise fazla bir şey söyleyemeceğim çünkü bir hayal kırıklığı olarak filmde sadece 5 dakika gözüküyor. Karakter tasarımı hakkında düşüncelerim ise şu an için olumlu.
Görsel efektlerle bezenmiş aksiyon sahneleriyle seyircinin gözünü boyamayı başaran filmin en zayıf tarafı ise ne yazık ki filmin klişe bir şekilde işleniş tarzı. Filmin finali nedeniyle Gwen ile Peter arasındaki sahneleri uzatarak ikilinin seyirciyle duygusal bir bağ oluşturmaya çalışan yönetmen Marc Webb’in bu yöntemi tam tersi bir etki yaratıyor. Zaten filmin 142 dakikalık süresine baktığımızda bile bunu farketmek mümkün. Sonuçta Örümcek Adam gibi bir filmden insan ister istemez Örümcek Adam’ı görmek istiyor ve Peter ile Gwen arasındaki sahnelerin bu derece uzun olması filmin hızını fazlasıyla düşürüyor. Üzerine bir de ilk filmde dozajında bir şekilde verilen gençlik havasının bu filmde çok daha ağır bir şekilde verilmesi de eklenince açıkçası filmin biraz baydığını söyleyebilirim. Kısaca bir filmde bu kadar fazla karakterle aynı derece fazla şey anlatılmak istenilince doğal olarak süre yetmiyor ve “İnanılmaz Örümcek-Adam 2″de bir istisna değil. Bu arada, filmin müziklerini yapan Hans Zimmer yine mükemmel bir işe imza attığını belirtmeden geçemeyeceğim. Yine harikulade karakter temalarına imza atan Zimmer’ın özellikle Electro temasına hayran kaldım. Örümcek Adam’a da kahramanca bir tema hazırlayan usta bestecinin dubstep stiliyle bestelediği Electo temasının yılın en özgün bestelerinden biri olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak ilk üçlemeye göre yine daha güzel bir çizgide ilerleyen “The Amazing Spider-Man 2 / İnanılmaz Örümcek-Adam 2”, başarılı görsel efektleri ve göz boyayan aksiyon sahneleriyle ilgiliyi hak eden bir film. Ama ilk filme kıyasladığımızda hikayenin işleniş şeklinin oldukça sönük kaldığını söylemeliyim. Karakterleri seyirciye benimsetmek amacıyla hızından ödün veren filmin en büyük artıları ise çizgi romana sadık yapısı ve Hans Zimmer’ın mükemmel müzikleri.
Yönetmen: Marc Webb
Senaryo: Alex Kurtzman, Roberto Orci, Jeff Pinkner, James Vanderbilt
Oyuncular: Andrew Garfield, Emma Stone, Jamie Foxx, Sally Field, Paul Giamatti, Dane DeHaan
Orijinal Müzik: Hans Zimmer
Görüntü Yönetimi: Daniel Mindel
Kurgu: Pietro Scalia
Süre: 142 dk.
Ülke: ABD
NOT: C+
Yorumlar