Nightcrawler_filmdoktoru2014 en iyi film listelerimizin az çok şekillenmeye başladığı en önemli aylara da girmiş bulunmaktayız. Şu ana kadar oldukça başarılı bir sezon geçirdiğimizi düşünmekteyim, özellikle birçok ABD yapımı ağır topun daha vizyon yüzü görmediğini göz önününde bulundurursak sezon sonu listelerimizi gayet renkli olacağını seziyorum. İşte bu noktada sessiz ve emin adımlarla vizyona giren Dan Gilroy’un ilk yönetmenlik denemesi 2014 için fazlasıyla önem taşıyor.

Üst metninde ciddi bir medya, alt metninde ise ağır bir kapitalizm eleştirisi barındıran Dan Gilroy’un ilk filmi “Nightcrawler / Gece Vurgunu”, tempoyu bir an bile düşürmeyen yılın en iyi filmlerinden biri olarak 2014 listesine girişini yapıyor. Robert Elswit’in yine harika bir görüntü yönetmenliğine imza attığı filmde asıl övgüyü ise geçen sene “Prisoners / Tutsak” filminde olduğu gibi yine muazzam başarılı bir performans sergileyen Jake Gyllenhaal hak ediyor. Şimdiden birçok eleştirmen birliğinden eli ödülle dönen filmin oyuncu kadrosunda bulunan bir diğer isimler ise Rene Russo, ve Bill Paxton. Filmin Amerikan Film Enstitüsü’nün seçtiği 2014’ün en iyi 11 filmi arasına girdiğini de belirtmek gerek.

Louis Bloom (Jake Gyllenhaal)
Louis Bloom (Jake Gyllenhaal)

Hayatını hırsızlık ve gasp gibi suçlarla kazanan Louis Bloom (Jake Gyllenhaal), günün birinde bir kazaya denk gelir ve kendini kazayı haber yapmaya çalışan bir medya kuruluşuyla ilginç bir diyalogda bulur. Para kazanmanın insanların merak etmelerine rağmen izlemekten çekindiği, izlediklerinde duygusal anlamda da etkilenecekleri trajik olayları çekerek oldukça kolay olduğunu anlayan Bloom, hiç vakit kaybetmeden kendine ufak bir kamera edinir ve şehirde kaza aramaya başlar. Zamanla kendini bu konuda yetiştiren ikna etme kabiliyeti yüksek olan Bloom’un teleskop gibi gözleriyle hiç kimsenin görmediği açıları yakalayabilme yeteneği sayesinde bir haber kanalına da girmesi uzun sürmez. Rekabet ortamını sevmemesinden ötürü yaptığı işte ustalaşmak için ahlak kavramını tanımadan her türlü şeyi yapmaya hazır karakterin artık bu noktadan itibaren gerçek bir canavara dönüşmemesi için geriye hiçbir engel kalmaz.

Jake Gyllenhaal’ın kilo vererek neredeyse tanınmayacak hale geldiği ve geçen sene olduğu gibi yine Oscar adaylığı alması gereken bir performans sergilediği filmde gördüğümüz en önemli eleştiri kuşkusuz Amerikan medyası üzerine. Reytingleri arttırmak için hem seyirci hem de araç olarak insanları kullanan medyayı olabildiğince gerçekçi bir şekilde ekrana taşıyan Gilroy, artık bu durumun insan sermayesine dönüştüğünün altını çiziyor. Kısaca, insan hayatlarının bir “hiç” olarak görüldüğü bu düzende hiçbir “canlı” insanın değeri bulunmamakla beraber tam tersine bu insanların ölümünün para getirdiği korkunç bir gerçeği gözle görülür hale getiriyor Gilroy. Mahremiyet nedir bilmeyen medya kuruluşlarının ve haber kanallarının ilerlediği bu yolda aslında kendi hayatlarını bile önemsemediklerini de görüyoruz. Filmin cinayet gibi kanlı olayları zamanında çekebilmek uğruna başta kendileri olmak üzere yolda birçok vatandaşın hayatını tehlikeye atan medyayı bu kadar cesurca lanse etmesi gerçekten takdir edilesi.

Öğrenme isteğiyle yanıp tutuşan ve günümüzün en önemli eğitim aracı olan internet sayesinde kendini durmadan geliştiren Bloom’un aslında kapitalist sistemin kölesi haline gelen bir bireyden farkı yok. İşinde en iyisi olmak için her türlü şeyi yapmaya hazır karakterin, rekabet ortamında tanıdığı herkesi bir çırpıda harcayabilecek yapısı günlük hayatta karşılaştığımız şeylerin metaforik bir anlatımı niteliğinde. İçindeki gizli deliliğin parayla ortaya çıkmaya başladığına tanıklık ettiğimiz karakterin hırs ve otorite tutkunluğu gitgide daha ölümcül bir hal alıyor. Daha iyi görüntüler yakalayabilmek için istediği sahneleri artık kendisi hazırlayan Bloom’un soğuk kanlılıkla hazırladığı “film kareleri”ni andıran sahneler eminim sizin de kanınızı donduracaktır. Bunda James Newton Howard’ın ikinci yarıdaki karanlık müziklerinin ve yılın en iyi görüntü yönetimlerinden birine imza atan Robert Elswit’in de payı büyük. Özellikle Bloom’un cinayet işlenen eve girdiği sahne seyirciyi germeyi başarıyor. Bu arada insanların kariyerleri uğruna neler yapabildiğine de metaforik ama bir o kadar gerçekçi bir finalle görüyoruz. İş arkadaşını bir mercek arkasından hiçbir şey yapmadan sadece -donuk gözlerle- izlediği o final sahnesini hatırladıkça hala ürperiyorum.

Louis Bloom (Jake Gyllenhaal)
Louis Bloom (Jake Gyllenhaal)

Özetlemek gerekirse; Jake Gyllenhaal’ın muhteşem performansıyla kendine hayran bıraktığı “Nightcrawler / Gece Vurgunu”, medya ve kapitalizm eleştirileri barındıran derin alt metniyle yılın en iyi filmlerinden biri kuşkusuz. İnsanoğlunun ne kadar korkunç bir canlı olduğuna bir kere daha tanıklık ettiğimiz filmin özgün yanı ise bunu medya üzerinden yapması. İlk yönetmenlik denemesine imza atan Dan Gilroy’u bir süre yakından takip edeceğimiz kesin.

Oscar Adaylıkları

  • En İyi Özgün Senaryo

Yönetmen: Dan Gilroy
Senaryo: Dan Gilroy
Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Rene Russo, Bill Paxton
Orijinal Müzik: James Newton Howard
Görüntü Yönetimi: Robert Elswit
Kurgu: John Gilroy
Süre: 117 dk.
Ülke: ABD

NOT: A-

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...