Bazen filmlerin nasıl çıkacağı fragmanlarından veya posterlerinden direk belli olur ve bu filme dezavantaj olarak dönerek seyirci kaybına yol açar. Bazı filmler ise buna rağmen ilginç detaylarla bu dezavantajı avantaja çevirmeyi bilerek, seyirciyi eğlendirmeyi başarır. İşte bu özelliklere sahip olan film bu senenin sürpriz filmlerinden biri olarak gördüğüm “John Wick” oldu. Her ne kadar izledikten sonra bana oldukça klişe gelse de zamanla bende bir kült havası yaratan film, kendine has havası ve Keanu Reeves’in varlığıyla içimdeki John Wick sevgisinin büyümesine neden oldu.
“Matrix”, “300” gibi filmlerin dublör ve dublör koordinatörleri olan Chad Stahelski ve David Leitch’in ilk yönetmenlik denemesi olan “John Wick”, kaliteli ama mantıksız aksiyon arayanlara tek kelimeyle ideal bir film. Dövüş koreografileri ve kullanılan müzikle türünde güzel bir seyir keyfi ortaya koyan filmi ben bu tarz filmlere taze bir kan olarak görüyorum. Keanu Reeves’i sonunda kendine yakışan bir rolde izlediğimiz filmin tek amacı var o da aksiyon anlamında seyirciye beklediğini sunmak.

“John Wick”in çok bilindik bir intikam hikayesini seyirciye sunduğu bir gerçek. Deliler gibi sevdiği karısının yasına tutan emekli -acımasız- kiralık katil John Wick’in karısından geriye sadece bir araba ve köpek yavrusu kalmıştır ve bir avuç serseri tarafından bunların elinden alınması Wick’i son bir göreve başlatır. Artık hayattaki tek amacı karısının intikamını almak üzerine olan Wick, önünde duran engel ise yıllar önce imkansız bir işi başardığı için onlara büyük bir servet kazandıran Rus Tasarov ailesidir.
Seyirciye aksiyon vaat etmesi sebebiyle hikaye gelişimine sadece gerektiği kadar önem vererek hızlı bir şekilde aksiyona dalan “John Wick”i izlemeden önce beklentinin bu yönde olması şart. Aksi takdirde filmin beklentileri karşılaması çok zor. Aslında bilindik bir intikam hikayesiyle seyirciyle baş başa bırakan filmdeki bu hikayenin üzerinde yapılan değişiklik açıkçası türüne yeni bir soluk getirmiş. Bu değişiklik de kuşkusuz intikamı alınacak karakterin ölümünün kimseyle ilgilisi olmaması. Bunla kalmayarak intikam hikayesinin ölmüş karakterle bağlantılı tatlı yavru köpek Daisy üzerinden bağlanması ise filme evrensel bir boyut getirmiş. Sonuçta yavru bir köpeğin tatlılığına yüz çevirmek pek de kolay bir iş değil. İşin içine Keanu Reeves de girince karakteri fazlasıyla benimseyerek kendinizi aksiyona hazırlamanız kaçınılmaz oluyor. Yarattığı kendine has bir cool düzenle klişe ama keyifli olabilen bir atmosfer sunan filmi izlerken mantık çerçevesinde düşünmeyi bir yerden sonra tabii ki bırakmanız gerekiyor.
Bir adamın tüm mafyaya meydan okuması klişesine rağmen karakterin hiçbir zaman mükemmel bir portre çizmemesi de filmin artılarından. Esas dövüşlerde fazlasıyla zorlanan ve yaralanan karakterin bu kırılgan yapısını anlamak zaten filmin başında da mümkün. Buna rağmen beklentiyi mükemmeliyet üzerine kuran filmde karakter açısından böyle bir zorlanma görmek şaşırtıyor. Filmin zayıf noktası ise kötü karakterlerin John Wick’ten korktuklarını daima seyirciye aktarmaları. Bu yüzden kötü karakterlere karşı herhangi bir nefret duyamıyorsunuz. Tabii ki seyircinin kötü karakterden nefret etme zorunluluğu yok, ama böyle bir “intikam” hikayesinde intikam kelimesini anlamlı hale getirmenin yolu kötü karakterin acınası bir şekilde resmetmekten geçmiyor bana kalırsa. 80’ler aksiyon filmlerinden fırlamış final sahnesini çok güçlü olmadığını söylemek lazım. Buna rağmen kendine has havasıyla beni zamanla cezbetmeyi başaran “John Wick”in seyirciye heyecanlı dakikalar yaşattığını söyleyebilirim. Marilyn Manson gibi sanatçıların Tyler Bates ve Joel J. Richard’ın besteleriyle bir uyum içerisinde olduğu filmde özellikle Kaleida’nın “Think” adlı parçası benim için harika bir kazanım oldu.

Özetlemek gerekirse “John Wick”, Keanu Reeves’in varlığı ve başarılı aksiyon sahneleriyle kendi kitlesini oluşturabilecek klişe ama kaliteli eğlence arayanlara uygun bir film. Yeterince güçlü bir kötü karakter portresi yaratamadığından beklenen intikam hikayesi düzeyine erişemeyen filmin müzikleri ise filmin atmosferi üzerine pozitif bir etki yaratıyor.
Yönetmen: Chad Stahelski, David Leitch
Senaryo: Derek Kolstad
Oyuncular: Keanu Reeves, Michael Nyqvist, Alfie Allen
Orijinal Müzik: Tyler Bates ve Joel J. Richard
Görüntü Yönetimi: Jonathan Sela
Kurgu: Elísabet Ronaldsdóttir
Süre: 101 dk.
Ülke: ABD
NOT: B-
Yorumlar