Almanya’nın 85. Akademi Ödülleri Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı dalında yarışması için seçilen “Barbara”, Berlin Duvarı zamanlarında Doğu Almanya’ya sürülen bir doktorun tekrardan Batı Almanya’ya geçme çabasını konu alıyor. 62. Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı En İyi Yönetmen Ödülü ve “Berliner Morgenpost” Okuyucu Jürisi Ödülü alan film, açıkçası “Amour / Aşk”dan (2012) sonra izlediğim yılın en başarılı Avrupa filmlerinden. Yönetmen Christian Petzold’un başarılı yönetimiyle öne çıkan filmde Ingmar Bergman izlerine rastlamak da mümkün.
1980’li yıllarda geçen filmde Barbara vize problemleri yüzünden Doğu Almanya’ya sürülüyor. Önceleri taşraya ayak uydurmakta zorlanmasına rağmen zamanla yeni hastalar ve insanlarla tanışarak ortama ısınmaya başlayan Barbara, bu sırada Batı Almanya’ya kaçıp sevgilisine ulaşmak için planlar yapmayı da ihmal etmiyor. Yeni iş arkadaşı Dr. André’nin ona yakınlık göstermesi ve hastaların onu sevmesiyle mutluluğu bulmaya başlayan karakterimiz yavaş yavaş kendini nerede mutlu olacağına dair soru işaretleri içerisinde buluyor. Polislerin Barbara’yı cinsel organına kadar aradıkları sahneyle “Utanç Duvarı”nın halk üzerindeki etkisine dikkat çeken filmde duvar yüzünden sevdiklerine kavuşamayan insanların da çektiği çileyi görmek mümkün.
Barbara’nın başta Dr. André olmak üzere genç yaşta hamile kalmış hasta Stella ve intihar etmiş hastayla yakınlaşmaya başlaması, Barbara’nın olmayı bir an bile istemediği o şehirden kaçma isteğini yavaş yavaş köreltirken, özgürlük kavramını da sorgulamaya itiyor. Öte yandan, Batı Almanya’daki sevgilisi Jorg ve işiyle yakalayamadığı mutluluğu Doğu’da tatmaya başlayan Barbara’nın görüşleri otelde Jorg ile gizlice buluşmasıyla iyice şekillenmeye başlıyor. Sevgilisinin gitmesinin hemen ardından yan odadan çıkan bir hayat kadınıyla tanışan Barbara, kadını dinledikten sonra kaçış hikayesinin fazlasıyla benzerlik taşıdığını farkettiği bu sahnede seyirci de aynı Barbara gibi içinde bulunmak istemediği bir duruma giriyor. Bu arada, Dr. André’nin Rembrandt Harmenszoon van Rijn’nin “The Anatomy Lesson of Dr. Nicolaes Tulp” tablosunu yorumladığı sahne yılın en orijinal ve hoş sahnelerinden biri.
Ana karaktere odaklanarak büyük oynamayan “Barbara”, doğal olarak daha öteye gidemediği için “Das Leben der Anderen” ingilizcesiyle “The Lives of Others / Başkalarının Hayatı” kadar etkileyici ve kapsamlı bir film değil. Karakterin olması gerektiği gibi soğuk bir şekilde ilerleyen film, bir nevi Barbara’nın ruhsal durumuyla doğru orantılı olarak değişim gösteriyor. Bu arada, Ingmar Bergman esintilerine rastlanan filmde özellikle Stella’nın bulunduğu hastane sahneleri “Persona”yı (1966), kumsal sahnesi ise “The Seventh Seal / Yedinci Mühür” (1957) filmini akla getiriyor.
Filmin oyunculuklarına gelirsek, Nina Hoss (Barbara) karakterin ruh halini güzel bir şekilde beyaz perdeye yansıtırken, rolü için de ne kadar doğru bir tercih olduğunu gösteriyor. Öte yandan, Ronald Zehrfeld ise Dr. André olarak sempatik bir oyunculuk sergilemiş durumda.
85. Akademi Ödülleri’nde Yabancı Dilde En İyi Film aday adaylarının kaliteli filmlerinden biri olan “Barbara”, aynı zamanda Berlin Duvarı ile ilgili güzel yapımlardan da biri. Hikaye anlatımı ve yönetimiyle Petzold’un kariyerinde önemli bir yere sahip olan film, yönetmenin gelecek filmlerine de iyi bir referans olacağına inanıyorum.
Yönetmen: Christian Petzold
Senaryo: Christian Petzold, Harun Farocki
Oyuncular: Nina Hoss, Ronald Zehrfeld, Rainer Bock, Jasna Fritzi Bauer
Orijinal Müzik: Stefan Will
Süre: 105 dk.
Ülke: Almanya
NOT: B
Yorumlar