Life-of-Pi-filmdoktoruFragmanlarını izledikten sonra önyargıyla baktığım filmlere bir yenisi daha eklendi; fakat bu sefer ki yılın en iyi filmlerinde biri olan “Life of Pi” (Pi’nin Yaşamı).

“Brokeback Mountain” (Brokeback Dağı, 2005) ile bir başyapıta imza atarak En İyi Yönetmen Oscar’ını kazanan Ang Lee, yeni filmi “Pi’nin Yaşamı” ile en iyi ikinci filmine imza atıyor. Yann Martel’in aynı adlı romanından uyarlanan sanatsal biraz da deneysel film, kısaca yılın en iyi görsel efektleriyle bezenmiş bir görsel başyapıt. Din ve inanç kavramlarını mükemmel bir şekilde işleyen bu görsel şaheseri kesinlikle bir defa da olsa sinemada üç boyutlu olarak izlemek gerek. Öte yandan, filmi yılın en iyilerine sokan özelliği ise seyirciyi düşünmeye iten ve filmin etkileyiciliğini doruk noktasına çıkaran metaforu.

Ang Lee’nin “Brokeback Dağı”nda kullandığı şiirsel anlatımının bu filmde de mevcut olduğu “Pi’nin Yaşamı”, aslında Pi adında bir gencin hayatta kalma ve aydınlanma sürecini anlatıyor. Babası hayvanat bahçesi sahibi olan Pi’nin ailesi ve hayvanlarıyla Kanada’ya göçü sırasında (Japon kargo gemisiyle) başına gelen talihsiz olayları ve kazadan kurtulabilen Pi’nin cankurtaran botunda 227 gün boyunca süren hayatta kalma savaşını anlatan filmde bu savaşı daha da zor yapan şey ise Pi’nin botu Richard Taylor adında bir kaplanla paylaşmak zorunda olması. Karakterin zorlu yolcuğunda gittikçe yalnızlığa gömülmesini harika bir şekilde anlatan Lee, bu yolculuğa seyirciyi de ortak ederek hem Richard Parker; hem de Pi ile duygusal bir bağ kuruyor. Özellikle uzayın okyanusla birleştiği sahnelerde Mychael Danna’nın mükemmel müziklerinin de yardımıyla her şeyini kaybetmiş bir insanın ruhsal dünyası tam anlamıyla beyaz perdeye yansıtılmış. Bu arada, masmavi bir şekilde parlayan deniz anaları, yemyeşile bulanmış bir orman ve fosforlu bir balinayla sinemanın büyüsüne tanıklık ettiğimiz sahnelerle filmi daha derin bir hale getiriyor. Lee’nin engin vizyonu ile hem görsel anlamda; hem de kullandığı müzikle neredeyse nokta atışı yaptığı filmi izlerken zaman zaman gözlerimin dolduğunu belirtmek isterim.

life-of-pi-filmdoktoru2
Pi (Suraj Sharma) ve Denizanaları

Öncelikle bu paragrafa başlamadan önce şunu belirtmek isterim ki; bu paragraf sürprizbozan  içermiyor; fakat filmle ilgili bahsedeceğim etkileyici sahneleri kendiniz keşfetmek istiyorsanız bu kısmı geçebilirsiniz, eğer değilse devam ediyoruz. Birden çok etkileyici sahnenin bulunduğu filmde en çok etkilendiğim sahnelerden biri kaplanın gözleriyle başlayıp, Pi’nin gözleri ile biten, karakterin olay gerçekleşmeden önceki var olan amaçlarını, hayallerini ve yaşamını kaybettiğini farkettiği “Kaplan Görüşü” sahnesi. Lee’nin Richard Parker’ı profilden çektiği bu sahnede yönetmen, şiirsel anlatımını büyülü görüntü yönetimi ve müzikle harmanlayıp seyirciyle buluştururarak harika bir karakter analizine imza atmış. Etkilendiğim bir diğer sahne ise Parker ve Pi’nin yolculuğu sırasında karşılaştığı devasa fırtına sahnesi. İkilinin Tanrı’yla yüzleşmesinin resmedildiği bu sahnede karakterin isyanı ve durumu kabullenmeleri ise gerçekten çok etkileyici. Bu arada görsel bir şölen olan balina sahnesini de unutmamak gerek.

Yılın en iyi görsel efektlerinden birine sahip (hatta baş aday) “Pi’nin Yaşamı”nda Rhythm & Hues Stüdyoları sonunda ILM ve WETA gibi büyük stüdyolarının bulunduğu seviyeye çıkmış durumda. Özellikle kaplan Richard Parker ile çığır açan bir CGI karaktere imza atılan filmde hangi kaplanın gerçek olduğunu anlamanın imkanı yok. Bunun üstüne bir de enfes bir sinematografi eklenince gerisini siz düşünün. Öte yandan, yılın en iyi uyarlamalarından biri olan filmde Suraj Sharma ve Irrfan Khan karakterlerine oldukça yakışırken, Gérard Depardieu’nun gemi aşçısı olarak yaptığı cameo da oldukça hoş.

life-of-pi-filmdoktoru1
Richard Parker ve Pi (Suraj Sharma)

Yetişkin Pi’nin (Irrfan Khan) yazara onu Tanrı’ya inandırıcak bir hikaye anlatacağını söyleyerek başlandığı filmde “The Master” ve “Flight” (Uçuş) gibi ciddi bir din ve inanç teması işlenmekte. 11 yaşındaki Pi’nin (Ayush Tandon) kişiliğini bulma yolunda çeşitli inançlardan etkilenmeye başladığı filmde Pi, din ve bilimin savaşına tanıklık ederek, Tanrı yolunda mantıklı cevaplar aramaya başlıyor. Zamanla Hinduizmi, Hristiyanlığı ve Müslümanlığı bir arada götürmeye başlayan Pi’nin tek isteği ise doğayla saygı çerçevesinde yaşayan iyi bir insan olmak. Hayatın gerçeklerini biraz da olsa farkeden Pi, ergenlik dönemine (Suraj Sharma) geldiğinde ise başına bu korkunç gemi felaketi geliyor. Her şeyini kaybeden ve okyanusun ortasında yanlız başına kalan Pi’nin hayata tutunma çabasında devreye giren Tanrı inancı, inanç sorgulamaları ve sonrasında gerçekleşen muhteşem finalle Ang Lee, temayı fazlasıyla orijinal bir şekilde işlemiş durumda.

Şimdi filmin en önemli kısmına giriyoruz. Film analizi yapılacağından ötürü doğal olarak sürprizbozanlar bulunacağı için bu paragraftan sonrasını (sonuç paragrafına kadar) filmi izledikten sonra okumanızı “şiddetle” öneriyorum.

Filmde anlatılan mucizevi hikayenin başında çok önemli bir olay gerçekleşmekte. Richard Parker’la başbaşa kalmadan önce botu bir zebra, bir sırtlan ve de bir orangutanla paylaşan Pi, sırtlanın ayağı kırık zebrayı yedikten sonra orangutanı öldürmesine hemen ardından ise o dakikaya kadar görünmemiş Richard Parker’ın sırtlanı öldürmesini izliyor. Peki, bu olayın önemli kılan şey nedir? Bunu filmin sonlarına doğru Pi’nin geminin battıktan sonra kurtulduğu olayı alternatif bir hikaye ile anlatmasıyla anlıyoruz. Bu hikayeyle aslında mükemmel bir metafora imza atıldığını farkettiğimiz film, insanoğlunun gerektiğinde yamyamlık ve barbarlık yapabilecek kadar korkunç bir varlık olduğunu tüm gerçekçiliğiyle gözler önüne seriyor. Zebranın denizci, sırtlanın aşçı, Pi’nin kaplan ve annesinin orangutan olduğu bu hikayede aslında açlıktan deliren aşçının denizciyi öldürüp yediği ve onrasında ise Pi’nin annesini öldürdüğü gerçeğiyle tanışıyoruz. Ve tabii Pi’nin aşçıyı öldürmesiyle sonlanan hayatta kalma savaşında bir sineği bile incitmemiş olan Pi’nin sonunda katil olduğunu ve de en kötüsü bütün bu korkunç olaya tanıklık ettiğini anlıyoruz.

life-of-pi-filmdoktoru3
Richard Parker

Pi’nin kendini ilk hikayeye inandırmasının asıl sebebi ise umudunu kestiği hayata tutunabilmek ve tekrardan aile kurabilmek. Öte yandan, Pi yazara hangi hikeyeye inandığını sorduktan sonra yazarın ilk hikayeyi seçmesiyle de film, acı gerçekleri kabullenmenin zorluklarını gösteriyor. Sonuçta mucizevi hikayeye inanmayı seçildiğinde zaten Tanrı’nın varlığı ister istemeden kabul edilirken, ikinci hikayeye, yani gerçek hikayeye inanıldığı takdirde insanların aslında günahkar ve kötü olduğu ortaya çıkmakta. Bu arada filmde -kaplan- Richard Parker ile Pi aynı kişi olmakla beraber Parker, Pi’nin Tanrı’ya duyduğu öfkeyi temsil etmekte.

Oscar ödüllü yönetmen filmde Pi’nin aslında Parker olduğunun defalarca sinyalini veriyor. Başta kaplanın başarısız bota çıkma sahnesinin hemen arkasından Parker’ın balıklarca suyun altına çekildiğini gösteren Lee, Parker’ın aslında bota hiç çıkamadığını belirtiyor. Daha sonra bottaki beyaz muşambanın altından sırtlan çıkmasıyla da bu olay destekleniyor; çünkü orada kaplan bulunması takdirde zaten sırtlan orada bulunamazdı. Film boyunca Pi ve Parker’ın yatışından duruşuna kadar her hareketinin neredeyse aynı olması ise dikkat edilmesi gereken unsurlardan. Öte yandan, Pi’nin Parker’la olan mücadelerinin gerçekte Pi’nin kendi içerisindeki mücadeleler olduğunu anladığımız filmde usta yönetmen, yukarıda bahsettiğim “Kaplan Görüşü” gibi önemli sahnelerle de bu olayı tamamen doğruluyor. Filmin sonunda Pi kurtulurken, Parker’ın ormanına kavuşmasıyla güzel bir özgürlük sembolizme imza atılan filmde Parker’ın arkasına bakmaması ise güzel düşünülmüş.

life-of-pi-filmdoktoru5
Richard Parker ve Pi (Suraj Sharma)

Filmdeki kadın şeklindeki ada metaforu ise Pi’nin annesinin çürümeye başlamış bedeninden kurtulmasını temsil ediyor. Adanın ona huzur ve konfor vermesiyle Pi’nin hala annesinin yanında uyuduğunu farkettiğimiz filmde Pi’nin eline annesinin dişinin gelmesi bazı şeyleri anlamasını sağlıyor. Aşçı tarafından öldürülen annesinin bedenini suya atmadığını farkeden Pi, hayatını tehdit edecek herhangi bir hastalık kapmamak için bu zorlu kararı sonunda gerçekleştiriyor.

Dünya kadar hayvan varken Pi’nin neden kendini bir kaplanla özdeşleştirdiği de filmde mantıklı bir şekilde açıklanmış durumda. Pi’nin 11 yaşındayken Richard Parker’ı eliyle beslemek istemesi gibi bir hatadan son anda kurtulduğu filmde babası Pi’ye hiç unutamayacağı bir ders vermek istiyor. Parker’ın keçiyi parçalamasını canlı bir şekilde izletmesiyle Pi’ye iyi bir ders verdiğini düşünen Pi’nin babası oğlunda büyük bir travma yarattığını ne yazık ki farkedemiyor ki, zaten gemi kazasıyla da bu travmanın sonuçları ortaya çıkıyor.

Lee’nin film boyunca Parker ile Pi arasındaki bağlantıyı seyircinin anlaması için uğraşması filmin bana göre en büyük eksiği. Buna rağmen, çoğu izleyici tarafından hala anlaşılmadığını düşünürsek filmi bu konuda eleştirmek pek de doğru olmayabilir. Yine de Lee’nin bu kaygısı film boyunca açık bir şekilde görülürken, özellikle ikinci hikaye anlatıldıktan hemen sonra bir de yazar tarafından tekrar doğrulandığı sahne gerçekten gereksiz.

life-of-pi_filmdoktoru4
Balina Sahnesi

Sonuç olarak yılın en iyi filmlerinden biri olan “Life of Pi” (Pi’nin Yaşamı), bir insanın hayatta kalma mücadelesini mükemmel metaforlarla anlatan görsel bir başyapıt. Lee’nin “Brokeback Dağı”ndan sonraki en iyi filmi olan film, işlediği temanın altından da harikulade bir şekilde kalkıyor. Danna’nın etkileyici müzikleriyle sahnelere daha fazla derinlik vermeyi başaran Lee, seyirciye de bambaşka bir sinema keyfi sunmakta.

Oscar Ödülleri

  • En İyi Yönetmen: Ang Lee
  • En İyi Görüntü Yönetimi: Claudio Miranda
  • En İyi Görsel Efekt
  • En İyi Müzik: Mychael Danna

Oscar Adaylıkları

  • En İyi Film
  • En İyi Uyarlama Senaryo: David Magee
  • En İyi Kurgu
  • En İyi Sanat Yönetimi
  • En İyi Ses Miksajı
  • En İyi Ses Kurgusu
  • En İyi Şarkı

Yönetmen: Ang Lee
Senaryo: David Magee (senaryo), Yann Martel (roman)
Oyuncular: Suraj Sharma, Irrfan Khan, Adil Hussain, Gérard Depardieu, Ayush Tandon
Orijinal Müzik: Mychael Danna
Süre: 127 dk.
Ülke: ABD

NOT: A-

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...