
Yaşına rağmen çektiği film sayısıyla kendinden söz ettiren Xavier Dolan’ın ilgi çekici bir kariyere sahip olduğu bir gerçek. LGBT sinemasının önemli isimlerinden biri olmasının yanında geçen sene “Laurence Anyways”le Cannes Film Festivali’nden ödülle dönen Dolan, bu sene ise “Tom à la Ferme / Tom at the Farm / Tom Çiftlikte” ile Venedik Film Festivali’nin kapısını çaldı ve FIPRESCI Ödülü’nü kucakladı. İşin daha da garip tarafı ise genç yönetmenin bu sene başka bir filme bir de Cannes’da yarışacak olması. Neyse biz konumuza geri dönelim.
“Tom Çiftlikte” için Xavier Dolan’ın çizgisini dışına çıkarak olgunlaşmaya başladığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Eşcinsel olmanın ilk defa ana tema olarak değiş de daha çok hikayeye hizmet eden bir yardımcı tema olarak işlev gördüğü filmde ölen sevgilisinin ailesiyle olan etkileşimi konu alınıyor. Tam bir Dolan fantezisi olarak tanımlanabilecek hikaye örgüsüne rağmen Alfred Hitchcock filmlerini hatırlatan yapısıyla daha geniş izleyici kitlesini tavlayabilecek film, kendi türünde güzel noktalara parmak basmayı da ihmal etmiyor.

Sevgilisinin ani ve zamansız ölümü nedeniyle onu son yolculuğuna uğurlamaya gelen Tom, geç de olsa sonunda sevgilisinin çiftlikte yaşayan ailesiyle tanışma fırsatı bulur. Bir yandan oğlunun eşcinsel olduğunda habersiz annenin yasına ortak olmak için uğraşan Tom’un işler her şeyden haberdar olan sevgilisinin abisi Francis’le bozulur. Oldukça maço ve kaba bir yapıya sahip olan Francis’in hem sözlü hem fiziksel tacizlerine maruz kalan Tom, ilginç bir şekilde onun bu yapısına hayranlık beslemeye başlar. Francis’in kardeşine benzemesinin zaten başlı başına bir etken olduğu bu örgüde Tom’un kendini çiftliğin bir parçası gibi görmeye başlaması karakteri bir nevi çıkmaz yola sokar. Sonunun iyi olmadığı çok açık bir şekilde görülen bu yoldan kendini bir an önce kurtarması ise karakterin bu uyuşturucunun etkisinden ne zaman çıkacağına bağlıdır.
Xavier Dolan’ın tamamen hikaye odaklı ilerlediği filmde oldukça güzel noktalar değindiğini belirtmek gerek. Öncelikle Tom’un sevgilisini kaybetmesinin verdiği üzüntüyle seyirciyi bilindik sular yüzdüren Dolan, bu durum karşısında bir annenin yaşadığı süreci de ekrana yansıtıyor. Eşcinsel olma temasının filme “yardımcı tema” olarak eklenmesiyle ise oldukça derin karakter betimlemelerine rastlıyoruz. Önceki filmlerinden de bilindiği üzere homofobiye her zaman değinen Dolan, bu filmde de bunu es geçmemiş. Zaten Tom’un ilişkisini sevgilisinin annesine üçüncü bir şahıstan anlattığı ve bunu kadın karakter Sarah olarak aktarması bunu kısaca özetler nitelikte. Burada asıl dikkat edilmesi gereken nokta ise Tom’a neredeyse her türlü zorbalığı yapan, lakin ona bir o kadar bağımlı hale gelen Francis karakteri. Dolan tarafından tüm gizemiyle beyaz perdeye aktarılan karakterin cinsel kimliği dahi birçok soru seyirciye bırakılıyor. 30 yaşına gelmesine rağmen hala annesiyle yaşayan Francis’in yıllar önce ölen kardeşinin eski sevgilisinin ağzını kesmesi karakterin psikolojik rahatsızlığını öne çıkarıyor. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan karakterin Tom’a uyguladığı şiddetten zevk alması ve belki hatta hoşlanması; fakat hiçbir zaman daha ileriye gitmemesi akıllara Francis’in kardeşiyle herhangi bir romantik yaklaşımı olup olmadığını getiriyor.
Başlı başına bir fantezi ürünü olan Francis karakteriyle kendi sinemasından aldığı zevki ortaya koyan Dolan, teknik açıdan daha başarılı bir filme imza attığını belirtmek gerek. Etkili görüntü yönetimi ve çekim teknikleriyle gerilimi seyirciye başarılı bir şekilde hissettiren ünlü yönetmen, Francis’in Tom’a zorbalık yapmaya başladı sahnelerin tümünde kadrajı daraltarak karakterin içinde bulunduğu sıkışık durumu seyircinin içine işliyor. Tabii bunu yaparken müzikten de epey yardım alıyor. Filmin sonlara doğru gücünü kaybetmesi ise hikayenin yan temasının desteklemeye çalıştığı sade metinden kaynaklanıyor. Pek bir özelliği olmadığını düşündüğüm tahmin edilebilir finali de unutmamak lazım. Bu arada, yine başka bir fantezi ürünü olan tango sahnesini de dans tekniği açısından hiç başarılı bulmadığımın altını çizmek istiyorum. Uzun yıllar birçok dans türünde eğitmenlik yapmış biri olarak bence bu sahne iyi bir koreografiyle istediği etkiyi dansla ilgilenen izleyiciye de aktarabilirdi.

Özetlemek gerekirse; genç sinemacı Xavier Dolan’ın çizgisinin dışına çıkmaya başladığını gösteren “Tom à la Ferme / Tom at the Farm / Tom Çiftlikte”, önceki filmlerinin aksine daha geniş kitlelere hitap edebilecek bir yapım. Hikayeyi işleyiş şekliyle gerilimi iyi ayarlayan Dolan, teknik açıdan da kendini geliştirdiğini gösteriyor. Festivalin başarılı filmlerinden biri olduğuna kuşku yok.
Yönetmen: Xavier Dolan
Senaryo: Michel Marc Bouchard (oyun), Xavier Dolan (uyarlama)
Oyuncular: Xavier Dolan, Pierre-Yves Cardinal, Lise Roy
Orijinal Müzik: Gabriel Yared
Görüntü Yönetimi: André Turpin
Kurgu: Xavier Dolan
Süre: 102 dk.
Ülke: Kanada, Fransa
NOT: B-
Yorumlar