The-Bourne-Legacy-filmdoktoruKurgu harikası “The Bourne Ultimatum / Son Ultimatum” (2007) ile aksiyon sinemasına bambaşka bir boyut kazandıran “Bourne Serisi”, özellikle ikinci filmle başlayan Matt Damon – Paul Greengrass ortaklığı ile harikalar yarattı. Hızlı kurgusu, gerçekçi dövüş kareografileri ve dinamik kameranın dört dörtlük kullanımıyla muhteşem bir seyir deneyimi sunan seri, Paul Greengrass ve Matt Damon bulunmadığı “The Bourne Legacy / Bourne’un Mirası” ile devam ediyor; fakat ne yazık ki üç filmde olan her şeyden yoksun olarak. Adı dışında Bourne filmlerinin izinin bulunmadığı yapım, normal bir aksiyon filminin ötesine geçemiyor. Greengrass ve Damon’ın yokluğunun fazlasıyla hissedildiği filmin başrolünde Jeremy Renner; yönetmenlik koltuğunda ise önceki Bourne filmlerinin senaristi ve “Michael Clayton”ın (2007) yönetmeni Tony Gilroy bulunuyor.

İlk üç filmden daha farklı bir yol izleyen “Bourne’un Mirası”, Treadstone ajanı Jason Bourne’un New York’a geldiği sıralarda (“Son Ultimatum”) geçiyor. CIA’in Outcome ajanlarını Treadstone ajanlarından daha güçlü yapmak için bir takım haplar verdiği filmde, ajanlar bu hapları almadan hayatlarını devam ettiremiyorlar. Filmde ise Jason Bourne yüzünden kimlikleri daha kolay belli olan Outcome’ı kapatmaya karar veren CIA, Outcome ajanlarını tek tek öldürmeye başlıyor. Bu durumu farkeden Aaron Cross (Jeremy Renner) ise film boyunca hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Eric Byer (Edward Norton)
Eric Byer (Edward Norton)

Filmin açılışı bile serinin diğer filmlerinin oldukça gerisinde. John Powell’ın ikonikleşmiş Bourne müziklerinin duyulmadığı filmdeki açılış o kadar çok baştan savma ki hiç yapılmasa da olurmuş. Aaron Cross’un soğuk sudan çıkıp giyinmesiyle başlayan film, bu açılışla önceki filmlerin yanına yaklaşamayacağını film başlamadan belirtiyor adeta. Bunun yanında önceki filmlerle bağlantı sağlamak için uğraşan filmin ilk yarısında -bir sahne dışında- Bourne vari aksiyon bulmak zor. İkinci yarıda aksiyon dozunu arttıran filmde sarsıntılı kamera kullanımı ise önceki filmlerin aksine epey sorunlu. Özellikle üçüncü filmin görüntü yönetimine yaklaşamayan bir görüntü yönetimi sergilenen filmdeki bu sahneler seyirciyi oldukça yorarken, Greengrass’ın da bu konuda ne kadar iyi olduğunu tekrardan hatırlatıyor. Bu sahneler aynı zamanda, aksiyon sahnelerinde adrenalin dozunu arttırmak için ille sarsıntılı kameraya gerek olmadığını gösteren Christopher Nolan’ı da doğruluyor. Diğer Bourne filmleri gibi olamasa da seyirciye heyecanlı dakikalar sunan “Bourne’un Mirası”ndaki en iyi sahne ise kuşkusuz Dr. Donald Foite’nin (Zeljko Ivanek) laboratuvar kapılarını kitleyip, dehşet saldığı sahne.

Zaman zaman eski filmlerden sahneler ve tanıdık yüzler göstererek seyirciye Bourne dünyasına ait olduğunu hatırlatan filmin senaryosundaki en büyük eksik ise Gilroy’un aksiyondan çok karakter yaratımına ve anlatıma önem vermiş olması. Yeni bir seri yaratmak için özellikle ilk yarıda yoğun diyaloglara yer veren Gilroy, filmin ikinci yarısında da Bourne filminden beklenen aksiyon sahnelerine imza atamıyor. Motorsiklet takip ve silahlı çatışma sahnesi dışında fazla aksiyon barındırmayan filmde James Newton Howard’ın müzikleri ise filmin en zayıf halkası. Buna rağmen film, kapanışı neyse ki Moby’nin “Extreme Ways”i ile yapmayı ihmal etmiyor.

Önceki filmlerde yer alan Albert Finney, Joan Allen ve Scott Glenn gibi oyuncuların hoş cameoları ile renklenen filmin ana kadrosundaki sorun ise oyunculardan çok karakterlerinden kaynaklanıyor. Jeremy Renner her ne kadar iyi bir performans sergilese de Matt Damon’ın karizmasından epey yoksun. Ayrıca Damon’ın Jason Bourne ile özdeşleştiği seride Damon’ın yokluğu da ‘fazlasıyla’ hissediliyor. Buna ek olarak zorlu bir rolün üstesinden gelen Rachel Weisz ve emekli albay rolünde izlediğimiz Edward Norton, Bourne dünyasına aitmiş hissi vermiyor.

Peki bu kadar negatif yorumdan sonra “Bourne’un Mirası”nı kötü bir film olarak nitelendirebilir miyiz? Kesinlikle hayır. Aksiyon anlamında sınıfı geçen bu filmin talihsizliği, kuşkusuz harikulade üç Bourne filminin arkasından gelmiş olması. “Bourne’u Mirası”, eğer Bourne ismini taşıyor olmasaydı; daha doğrusu Bourne evreninin bir parçası olmak için çabalamasaydı, muhtemelen bu kadar hayal kırıklığı yaşatmayacaktı.

Aaron Cross (Jeremy Renner)
Aaron Cross (Jeremy Renner)

Sonuç olarak filmin tek hatası üç tane harika aksiyon filmine imza atmış olan serinin bir parçası olmasından kaynaklanıyor. Normal bir aksiyon filminden bir farkı olmayan “The Bourne Legacy / Bourne’un Mirası”, seyirciyi zaman zaman gereksiz diyaloglar ile boğarken, heyecanlı zamanlar da yaşatmayı başarıyor. Buna rağmen kendi filmlerinin özentisi olarak kalan serinin dördüncü halkası, Greengrass ve Damon ikilisini mumla aratıyor.

Yönetmen: Tony Gilroy
Senaryo: Tony Gilroy (Senaryo ve Hikaye), Dan Gilroy (Hikaye), Robert Ludlum (Karakter)
Oyuncular: Jeremy Renner, Rachel Weisz, Edward Norton
Orijinal Müzik: James Newton Howard
Süre: 135 dk.
Ülke: ABD

NOT: D+

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...