don_jon_filmdoktoruKariyerine oyuncu olarak başlayıp daha sonra kamera arkasına geçen birçok oyuncunun kariyerlerinde daha başarılı olduklarını fark etmek hiç de zor değil. Hatta oyuncu kategorilerinde istediğini elde edemeyen bir sürü ismin sadece yönetmen dalında Oscar’a kavuştuğuna defalarca tanıklık ettik. Bu isimlerin başında sizinde bileceğiniz gibi Clint Eastwood, Kevin Costner, Robert Redford, Mel Gibson ve Woody Allen geliyor. Yakın zaman örnek olarak ise Ben Affleck’ten daha iyi bir isim açıkçası düşünemiyorum. İşte bu yüzden Joseph Gordon-Levitt’in ilk uzun metraj denemesini de fazlasıyla merak ediyordum. İzledikten sonra hayal kırıklığı yaşamadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Artık listemize ekleyebileceğimiz bir oyuncu-yönetmen daha var.

Gordon-Levitt yazıp yönettiği ve başrolünü üstlendiği “Don Jon / Kalbim Sende”nin bir erkeği cinsel dünyasından başlayarak anlatan, finaline kadar başarıyla kaleme alınmış yılın sürpriz filmlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Hatta türünün diğer örnekleriyle karşılaştırırsak yeterince özgün bir tarafı bile söz konusu olduğunu söylemek mümkün. Etkili mizahı ve sürükleyici kurgusuyla “Kalbim Sende”, erkeğe dair oldukça sempatik ve dürüst tavrıyla gerçekten takdiri hak ediyor. Olayları bir erkeğin gözünden anlatması nedeniyle türünün sahip çıkılması gereken önemli filmlerinden biri olduğunu düşündüğüm filme mutlaka göz atılması gerektiğine inanıyorum; çünkü günümüzde bu tarz bir filme rastlamak gerçekten zor.

Barbara Sugarman (Scarlett Johansson) ve Jon Martello (Joseph Gordon-Levitt)
Barbara Sugarman (Scarlett Johansson) ve Jon Martello (Joseph Gordon-Levitt)

Bekar ve kendi çapında düzenli bir hayata sahip olan Jersey’li barmen Jon Martello, hayatta sevdiği ve değer verdiği birkaç önemli şey bulunuyor. Bunlar ailesi, erkek arkadaşları, ve vücudu başta olmak üzere arabası, gittiği kilise, kızlar ve de porno izlemek. Evet, yanlış duymadınız fragmandan da izlediğiniz gibi porno izlemek. Günde sadece birkaç dakikalık kendine daha farklı bir şekilde zaman ayıran Jon’un gündelik hayatından biraz olsun uzakta kalmasını sağlayan pornolar onun belki de tek adam akıllı eğlencesi. Peki, Jon’un cinsel hayatı ne durumda? Çıktığı gecelerden eli boş dönmediğini düşünürsek gayet yerinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki, çekici ve iyi bir çevreye sahip olan Jon’u pornoyu bu kadar sevmesini sağlayan nedir? O da gerçek seksle karşılaştırıldığında pornonun görüntü başta olmak üzere bir sürü açıdan daha fazla olanak sunmasından dolayı pornoyu seksten daha iyi bulması. Fakat bu durum Jon’un yakın zamanda tanışacağı izlediği mutlu sonla biten romantik komedilere inanan Barbara’yla tanışmasıyla sorun çıkaracaktır.

“Kalbim Sende”nin en güzel özelliği şüphesiz porno ve sekse dair harika gözlemleri olsa gerek. Erkeklerin seks hakkında çoğu zaman partneriyle paylaşmaktan çekindiği, hatta paylaşmasına rağmen değişen hiçbir şeyin olmadığı bu düşünceleri açık sözlü bir şekilde dile getirmekten çekinmeyen filmde özellikle her erkek izleyicinin kendinden bir şeyler bulacağı kesin. Olayları bir erkeğin gözünden anlamasında dolayı cinsiyet ayrımcılığına izin vermeyen filmin belki bazı genellemeler barındırdığı doğru. Ama bu genellemeler köfte ve spagetti yemeği seven Katolik İtalyan asıllı bir aile gibi daha çok ırklara yönelik. O da zaten filmin sit-com tarzında ilerleyen havasına uyduğu için hiç gücendirici olmamakla beraber gayet sempatik kalıyor. Jon’un geceleri arkadaşlarıyla yaptığı kız muhabbetlerinden puanlamalara kadar gayet güzel detaylara dokunan Gordon-Levitt, filmin devamında durumu bir üst kademeye götürmesini bilmiş. Tek taraflı ve çift taraflı ilişki arasındaki farkı, Esther ve Barbara karakterleriyle anlatıldığı filmde bencil ile paylaşımcı olmak arasındaki dengenin ayarından bahsediliyor. Bu sırada beklentilerin sadece partnerler arasında değil aynı zamanda aile içinde de olduğuna dikkat çeken Gordon-Levitt bunu çocuklarının gelecek kurmasını hatta evlenip çoluk çocuğa karışma hayalleri yapan bir aile örneğiyle veriyor.

Filmin finali için maalesef aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Özellikle Julian Moore’un hayat verdiği Esther karakteriyle zorlama bir dönemece giren “Kalbim Sende”, başladığı gibi bitmiyor. Vermek istediği şeyler hoş da olsa filmin olayları bağlama şekli ne yazık ki yeterince güçlü değil. İşin daha garip tarafı filmin başında anlatılan olayların sonundaki durumla alakasının biraz uzak olması seyircinin farklı çıkarımlar yapmasını sağlıyor. Jon’un porno saplantısıyla başlayan filmin çift taraflı ilişkinin sağlıklı ilişki olduğuna dair bitmesi Jon’un porno izlemesinin sebebinin aslında aradığı kişiyi bulamamasından kaynaklanıyor gibi bir çıkarıma olanak sağlamakta. Bir de Esther’in Jon’un hayatında dahil olma şekli, yani Esther’in Jon’un kalp kırıcı terslemelerine rağmen sınıfta sadece onla konuşmaya çalışması en azından bende çok doğal bir izlenim bırakmadı. Yine de Gordon-Levitt’in sempatik oyunculuğu ile Scarlett Johansson’ın harika tiplemesi bu tür şeylerin seyircinin kafasını meşgul etmesini engelliyor. Ayrıca, Julian Moore’un da rolü için yerinde bir tercih olduğuna inanıyorum.

Barbara Sugarman (Scarlett Johansson) ve Jon Martello (Joseph Gordon-Levitt)
Barbara Sugarman (Scarlett Johansson) ve Jon Martello (Joseph Gordon-Levitt)

Özetlemek gerekirse; olayları bir erkeğin gözünden anlatması sebebiyle türünün sahip çıkılması gereken filmlerinden biri olan “Don Jon / Kalbim Sende”, Joseph Gordon-Levitt’in yönetmen olarak daha iyi işler çıkaracağının haberini veriyor. Harika gözlemleri ve etkili mizahıyla seyirciyi eğlendirmesini bilen filmin finali için ne yazık ki aynı şeyleri söylemek zor. Her ne kadar Esther karakteri hikayeye biraz zorla dahil edilmiş olsa da kesinlikle yılın göz atılması gereken filmlerinden biri. Kaçırmayın derim.

Yönetmen: Joseph Gordon-Levitt
Senaryo: Joseph Gordon-Levitt
Oyuncular: Joseph Gordon-Levitt, Scarlett Johansson, Julianne Moore
Orijinal Müzik: Nathan Johnson
Görüntü Yönetimi: Thomas Kloss
Kurgu: Lauren Zuckerman
Süre: 90 dk.
Ülke: ABD

NOT: B-

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...