Bazı filmler müzikleriyle aklımızda kalır, bazı müzikler filmleriyle.
Uzatmadan
Elimden geldiğince
Filmlerimizde kullanılmış, etkileyici bulduğum müzik eserlerini paylaşıp ele almaya çalışacağım.
Yeni, eski, nostalji ayırt etmeksizin
Seçtiğim eserleri herhangi bir sıralamaya maruz bırakmayı düşünmüyorum.
Bu bir yazı dizisi başlangıcı…
—
ALLI TURNAM – BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA (2011)
Nuri Bilge Ceylan’ın Uzak (2002) filmi ertesinde TRT’yle yaptığı bir söyleşi oldukça dikkatimi çekmiş idi, özellikle film müzikleri üzerine sarf ettikleri sözler… Ceylan bu söyleşisinde, filmlerde kullanılan müziklerin kimi duygulara koltuk değneği olmaya çalıştığını düşündüğünü söylemiş ve bu durumun kendisini çoğu zaman rahatsız ettiğini – hatta kendi filmleri adına utandırabildiğini – anlatmıştı. Aynı söyleşide Ceylan – yine de – yerinde bir açıklama ile kendisine bir açık kapı bırakarak “ancak ilerisi ne gösterir bilinmez” mesajı vermişti.
Ceylan, daha sonraları Üç Maymun (2008) filminde alt kültürü Yıldız Tilbe’nin “E mi?” adlı şarkısını cep telefonu melodisi olarak vurgulamış, dünyanın en önemli film festivalinin (Cannes) izleyicilerine dahi film boyunca defalarca Yıldız Tilbe dinletebilmeyi bir şekilde başarmıştır.
Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da (2011) filminde de pek sık müzik duymayız. Bu filmin öyküsü gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir, İç Anadolu bozkırı Keskin’de geçen acı bir yaşanmışlıktan. Ceylan – kendi deyimiyle – filmin ilk yarısında sıkılanları elemiş, izleyiciyi yormuştur. Öyledir ki, o an filmdeki karakterler dahi yorgunluktan ve uykusuzluktan ölmek üzere gibidirler. O arada bizler kendimizi emniyetin külüstür arabasının içinde, buğulanmış yağmurlu bir camdan önümüzdeki yola bakarken buluruz… Aracın radyosunda bir Keskin türküsü olan Hacı Taşan derlemesi “Allı Turnam” yakılmaktadır, Neşet Ertaş’ın sesinden ve sazından duyarız. Üşürüz.
—
AYAĞINDA KUNDURA – ŞARK BÜLBÜLÜ (1977)
Ne yazsam? Nasıl başlasam? Pek bilemedim.
Şöyle başlayayım:
“do… re… mi… faağ! Ayağın… Siktir et ya! Ben notayla okuyamam.”
Tabii ki müzik estetiği bağlamında bu parçayı örnek göstermeyeceğim, ses ortada. Yine de aklımızda sonsuz yer eden değerli film icralarıdan birisi olduğu es geçilemez. Sahne, köylü Şaban’ın Şaban Ballıses’e dönüşümünün bir başlangıcıdır ve bu parça eşliğinde şanının yükselişi resmedilir. Şark Bülbülü (1977), her ne kadar bir komedi filmi olarak ele alınsa da; Kemal Sunal’ın birçok filminde var olan alaycı ve yeren göndermeler, o yılların (ve şimdinin) sanat ve şöhret dünyasına rahatlıkla ithaf edilebilir.
Not: Filmde, minibüsler üzerindeki Şaban Ballıses posterleri Sakar Şakir, Salako ve Çöpçüler Kralı filmlerindeki karelerden alınmıştır.
—
FIRAT AĞITI – EŞKİYA (1996)
Ortaya koyduğu müzik hakkında, “Ne yaparsam yapayım insan olmanın hüznü çıkıyor ortaya.” diyen Erkan Oğur’un bugüne dek tek bir “mutlu müzik” yaptığını şahsen görmedim, duymadım. Sene 96 – o güne dek film hiç müziği yapmamış olan Oğur’a Yavuz Turgul, Eşkiya (1996) filmini müziklendirmesi teklifinde bulunur.
Oğur’un – bana göre – en iyi dönemlerindendir 1996 yılı. Hiç şüphesiz ki, Türk müzik tarihinin belki de en orijinal ve lezzetli (yarı enstrümetal) albümünü bizlere hediye etmiştir, Bir Ömürlük Misafir… Klasik perdesiz gitarın hakim olduğu, doğu ezgileriyle bezeli bu albümün tecrübesi ve Hoca’nın doğası Eşkiya’nın müziklerine de büyük yansımalar yapmıştır. Filmin büyük finalinde kulaklarımıza çalınır Altınmeşe’nin Fırat Ağıt’ı, Oğur’un dokunuşları gözleri doldurur.
Not: Oğur 1996 yılında kişisel çalışmaları yanında Bendeniz, Yaşar, Suat Suna ve Fatih Erkoç gibi kimselerin albümlerine de maalesef ve maalesef ki enstrümental destekte bulunmuştur.
Not 2: Erkan Oğur ,Bir Ömürlük Misafir’de olduğu gibi Eşkiya’nın müziklerinde de bir uçak seyahatinde taşınma esnasında gövdesi çatlamış olan klasik perdesiz gitarını kullanmıştır.
—
EASTERN JOURNEY – İYİ AİLE ÇOCUĞU (1978)
İstanbul’da yaşamış olanlar belki bilirler, Taksim Meydanı’ndan Cumhuriyet Caddesi’ne doğru yöneldiğinizde cümbüş çalan yaşlı bir amca otururdu bi’ ağacın altında. Cümbüş sesi duyduğumda yürüyorsam kulaklarım beni zorla yavaşlatır. Hele ki duyduğum tını İyi Aile Çocuğu (1978)’nda çokça işittiğimiz Biddu Orchestra’nın kulaklarımıza kazınmış eseri “Eastern Journey” ise… Yavaşlamakla kalmadım o gün, durdum ve dinledim. Sonra durmakla da yetinemedim, belki şaşırmış ve sevinmiştim. Az biraz muhabbet ettikten sonra cümbüşünü bana uzattı: “Biraz da sen çal!” (bkz: çal anam çal utunu getir de çal). Havayı değiştirmemek adına kaldığı yerden sürdürdüm parçayı ve tabii ekmeğine de mani olmamak için ayrıldım yanından kısa zaman sonra.
“Eastern Journey”, sitarın çalkantılı melodileri, bass’ın pusu ve Hint ritimleriyle İyi Aile Çocuğu (1978)’nun absürd ve hareketli yapısına “cuk” oturmuş ve üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen unutulamamış bir eser haline gelmiştir.
Not: Bu parçanın – ara sıra – Olacak O Kadar skeçlerinde de kullanılmış olması benim görüşümce üzüntü verici bir durumdur.
—
Devam edecek: Gelecek yazıda görüşmek üzere.
vo
* Devam yazısı Dinlediğim Türk Sineması II’ye buradan ulaşılabilir.
Yorumlar