Dünya Savaşı görmüş yazarların genelinde olduğu gibi hayatı sorgulayan bir yapıya sahip olan Hermann Hesse’nin “Siddhartha” gibi yine kimlik arayışı ve varoluş üzerine sorgulamalarla dolu olan eseri “Bozkırkurdu / Der Steppenwolf”, hayattan hiçbir şekilde zevk almayan depresyondaki Harry’nin mutluluğu bulma yolculuğunu okuyucuya sunuyor. Entelektüel düzeyi olabildiğince yüksek Harry’nin aydın olmayan kesimi durmadan küçümsemesi ve insanları bilgi düzeyine göre ayrıştırmasını gördüğümüz kitapta Hesse aydın geçinip dünya için hiçbir şey yapmayıp sadece çemkiren kesimi Harry üzerinden eleştiriyor. İnsanları tanımak yerine onlardan nefret eden Harry’nin kendini bozkır kurduyla özdeşleştirerek üstünleştirmesi, buna ek olarak hayattan zevk almayıp intihar etmeyi bile düşünmesi kitabın felsefi alt metnini destekliyor. Okuması zor da olsa genel anlamda anlatmak istediğini verebilen Hesse’nin kitabın finalinde yer verdiği sürreal aydınlanma tiyatrosu ise kitabın en önemli ve ilginç kısmı. Hesse’nin kitaplarına her ne kadar yakınlık hissedemesem de yazarın ne kadar değerli bir yazar olduğunu anlamak hiç de zor değil. Özellikle bu eseriyle.
Yorumlar