“Casino Royale”den (2006) hemen sonra çıkan stüdyo sorunları ve yazarlar grevi nedeniyle zor zamanlar geçiren Eon Şirketi ve MGM Stüdyoları’nın bu durumu özellikle James Bond filmlerine yansımaya başlamıştı. Çünkü serinin iyi filmlerinde biri olmasına rağmen ilk filmin kalitesini sürdüremeyen “Quantum of Solace” (2008), açıkçası yetiştirilmeye çalışılmış bir Bond filmi imajı çiziyordu. Uzun ve zorlu bir süreçten sonra sorunları çözmeyi başaran MGM’in yaptığı ilk şey ise yeni James Bond filmlerinin haberini vermek oldu. Daniel Craig ve Judi Dench’in yanında Ralph Fiennes, Javier Bardem ve Albert Finney’nin bulunduğu zengin oyuncu kadrosunu açıklayan MGM, yönetmenlik koltuğunu da Oscarlı yönetmen Sam Mendes’e teslim ederek ne kadar rahatladığını da gösteriyordu adeta. Nitekim, uzun bir bekleyişten sonra sonunda vizyona giren “Skyfall” ile MGM, Bond’un 50. yılını kutlarken, serinin de en iyi filmlerinden birine imza atıyor.
Daniel Craig’in üçüncü kere James Bond’u canlandırdığı “Skyfall”, eski 007 filmlerine olan referansları ve seriyi bağlayan unsurları sebebiyle filmleri benim gibi “Dr. No”dan (1962) beri takip eden Bond hayranlarının bayılacağı bir film. Aynı zamanda serinin İstanbul’da geçen üçüncü filmi olması sebebiyle de seyircimizde özel bir yeri bulunan film, bir casus filminden beklenen sahneleri ve senaryosuyla serinin en iyi filmlerinden biri olmasının yanında eski usul Bond’u da seyirci ile buluşturuyor. Referansları film bitiminde yazan “Bond geri dönecek” cümlesiyle tamamlayan filmin benim gibi izleyici kitlesinde bıraktğı etki ise kısaca gelecek filmi hemen izlemeyi istemek.

Craig’in Bond sıralamasında zirveyi zorlamaya başladığını gösteren “Skyfall”, eski MI6 ajanlarından birinin M’in (Judi Dench) hayatını tehdit etmesini konu alıyor. Diğer 007 filmlerinin aksine M odaklı bir film olan “Skyfall”u orijinal yapan şey ise bununla bitmiyor. Bond’un M ile olan ilişkisini derinden inceleyen film, birbirlerinden hoşnutsuz gibi görünen; fakat birbirlerine görünmez bir ailevi bağla bağlı olan ikilinin bu durumunu sonunda gün yüzüne çıkarıyor. Öte yandan, İngiliz ajanın geçmişine de ışık tutarak seride bir ilki gerçekleştiren film, böylece Bond’u da en sevdiğim karakterlerden biriyle özdeşleştirmiş oldu.
James Bond’u daima Bruce Wayne’e benzetmişimdir ki, Bond’u sevmemin yegane nedenlerinden biri de budur. İkisinin de zengin ve playboy olmasına rağmen mutluluğu belli bir yerde bulamamaları; fakat şartlar ne olursa olsun ikisininde iyilik için savaşması ve teknolojik aletler kullanması bende iki karakter arasında her zaman bir bağ yaratmıştı. Buna rağmen, Bond’un geçmişinden hiç bir şekilde bahsedilmemesi karakterlerleri tam olarak benzer hale getirmemekle beraber Bond’u da her zaman Wayne’den bir adım geride bırakıyordu ki, “Skyfall” ile bu eksik halka da sonunda tamamlanıyor. Çünkü karakterin geçmişinin ve anlatılan olayların “Batman Begins / Batman Başlıyor” (2005) ile fazlasıyla benzerlik taşıdığı filmde Bond’un Wayne’den pek de bir farkı bulunmadığını görmüş oldum. Öncelikle Bond’un aynı Wayne gibi küçük yaşta yetim kaldığını öğrendiğimiz filmde bu olayın Bond’da derin bir travma yarattığına tanıklık ediyoruz. Aynı Wayne gibi geçmişiyle barışık olmadığını anladığımız karakterin Wayne ile asıl benzerliği ise ikisinin de malikane sahibi zengin bir aileden gelmelerinden kaynaklanıyor. Bond’un ebeveynleri ölmeden önce bir malikânede yaşaması, malikanenin altında bir mağara bulunması ve malikanede Bond’u büyüten bir bekçinin (Kincade) bulunması filmin tartışılamayacak derecede büyük benzerliklerinden. Öte yandan, malikanenin ikisi içinde her şeyin başladığı yer olması, Silva’nın aynı Ra’s al Ghul gibi malikaneyi yıkması ve Bond’un aynı Wayne gibi mağaradan kaçması da “Batman Başlıyor”un “Skyfall” üzerine olan etkisini açık bir şekilde gösteriyor. Tabii, Silva ve Bond’un MI6’den gelmesi Wayne ve Ducard’ın “Gölgeler Birliği”nden gelmesiyle benzerlik taşırken, Q’nun da Lucius Fox’u andırdığını söylemek yanlış olmaz. Peki, bunca benzerliğe rağmen benim tepkimin ne olduğuna gelirsek, ben bu durumdan gayet memnun kaldım.

Özellikle hikaye anlatımına ve karakter analizine özen gösteren “Skyfall”un en öne çıkan özelliği ise şüphesiz filmin kötü karakteri Silva ve tabii karaktere hayat veren Javier Bardem’in muhteşem performansı. Silva ile seyirciyi unutulmayacak kötü karakterlerden biriyle tanıştıran film, hapishane sahnesiyle de karakterin ürkütücü geçmişini gözler önüne seriyor ki, Oscar ödüllü Bardem’in bunda payı epey fazla. Karaktere feminenlik, acımasızlık ve spontanelik katarak gizemli bir karaktere imza atan Bardem, kötü karakterdeki yeteneğini tekrardan gösterirken, izlemesi oldukça zevkli bir karakter yaratmış. Öte yandan, karakterin Joker gibi yakalanmayı planlaması veya polis kılığına girmesi filmin “The Dark Knight / Kara Şövalye” (2008) ile olan benzerliğine dikkat çekiyor; buna rağmen Silva ile Joker’in birbirlerinden farklı olduğunu görmek hiç de zor değil. Bu durumda Bardem’i de Heath Ledger ile karşılaştırmak gerçekten gereksiz ki, Ledger’ın performansı gerçekten karşılaştırılamayacak derecede mükemmeldi.
Eski Bond filmlerine yapılan referanslar ile Bond hayranlarını etkilemesini bilen “Skyfall”, “Goldfinger / Altın Parmak”ın (1964) izinden giderek seyirciyi sonunda Aston Martin DB5 ve Q ile buluşturuyor. Ben Whishaw’ın sempatik bir Q rolüne imza attığı filmde asıl sürprizi ise Ralph Fiennes (“M” harfi ile başlayan Mallory rolüyle) ve Naomie Harris yapıyor ki, tadından yenmez. Beklenen karakterleri seyirci ile buluşturmasıyla Bond hayranlarını memnun etmesini bilen “Skyfall”, seriyi de harikulade bir şekilde bağlayarak filme noktayı koyuyor.
Söz konusu “Skyfall” olunca Adele’in şarkısından bahsetmemek olmaz; çünkü melodisi ve sözleriyle kusursuz bir Bond şarkısına imza atan Adele’in parçası kesinlikle en iyi Bond şarkılarından biri. Her Bond filminde olduğu gibi filmle ilgili ipuçları veren harika bir jenerikle başlayan filmde şarkı ve jenerik film ilerledikçe daha fazla anlam kazanıyor. Bunun yanında, teknik anlamda da istenileni veren filmde öne çıkan teknik özellik ise Roger Deakins’in görüntü yönetimi.

Oscar ödüllü yönetmen Sam Mendes’in dersine iyi çalıştığını gösteren “Skyfall”, James Bond’un 50. yılına yakışan bir film olmasının yanında serinin de en iyi filmlerinden biri. Bond referansları ve karakterleriyle eski tarz Bond’u beyaz perdeye geri getiren film, “Batman Başlıyor”la da oldukça benzerlik taşıyor. Bardem’in kaliteli performansı ve Adele’nin mükemmel parçasıyla da tam puan almayı başaran “Skyfall”dan görünen şu ki, James Bond asıl şimdi başlıyor.
Oscar Ödülleri
- En İyi Ses Kurgusu
- En İyi Şarkı: Adele
Oscar Adaylıkları
- En İyi Görüntü Yönetimi: Roger Deakins
- En İyi Ses Miksajı
- En İyi Müzik: Thomas Newman
Yönetmen: Sam Mendes
Senaryo: Neal Purvis, Robert Wade, John Logan, Ian Fleming (karakter)
Oyuncular: Daniel Craig, Javier Bardem, Ralph Fiennes, Judi Dench, Ben Whishaw, Albert Finney, Naomie Harris
Orijinal Müzik: Thomas Newman
Süre: 143 dk.
Ülke: İngiltere
Ortak Ülke: ABD
NOT: A-
Yorumlar