2001 yılında Oscar’ı hak etmesine rağmen alamayan “Monsters Inc. / Sevimli Canavarlar” (ingilizcesinin tam türkçe karşılığı aslında “Canavarlar Şirketi” anlamına geliyor) ile mükemmel bir işe imza atan Pixar, sundukları etkileyici, sevimli ve sıcak dünyayla yaratacağı başyapıtlar hakkında ipucu veriyordu adeta. Başta Mike Wazowski olmak üzere her karakterin itinayla yaratıldığı evren o kadar farklı bir samimiyete sahipti ki, stüdyonun yarattığı sayısız başyapıta rağmen bu dünyayı daha fazla keşfetmek için can atıyordum. Sonunda “Monsters University / Sevimli Canavarlar Üniversitesi” ile bu isteğim tam anlamıyla gerçekleşmiş bulunuyor.
“Sevimli Canavarlar” filminin öncesini yani ana karakterlerimiz Mike Wazowski ile James Sullivan’ın nasıl tanıştıklarını anlatan Pixar’ın son harikası “Monsters University / Sevimli Canavarlar Üniversitesi”, yılın ilk yarısının (ve muhtemelen yılın) en iyi animasyonu. Dan Scanlon’ın yönettiği filmde Billy Crystal, John Goodman ve Steve Buscemi karakterlerini tekrardan harikulade bir şekilde seslendirirken Helen Mirren ve Alfred Molina ise kadroya katılan yeni isimler olarak göze çarpıyor. Özellikle ABD’deki üniversitelerdeki “fraternity/sorority” (kardeşlik) sistemini seyirciyle tanıştırmasıyla animasyon türünde bir ilke imza atan film, alt metinde işlediği insani ve hayata dair temalarla kendini en üst seviyeye taşımasını biliyor.

Mike ve Sullivan’ın üniversite maceralarına tanıklık ettiğimi film, açılışını aşırı derecede tatlı, küçük Mike’ın okul arkadaşları ve öğretmeniyle “Canavarlar Şirketi”ni ziyaret ettikleri zamanla yapıyor. Şirkette gördüklerinden fazlasıyla etkilenen Mike’ın o sırada “Canavarlar Üniversitesi”nden mezun olan bir çalışanla konuşması ise karakteri “Canavarlar Üniversitesi”ni şirkete girebilmenin tek anahtarı olarak görmesini sağlıyor. Yıllar sonra çalışmalarının karşılığını alarak “Canavarlar Üniversitesi”ne gitmeyi başaran Mike’ın fakültenin favorisi olarak görülen Sullivan’la tanışması ise karakteri iyice rekabet ortamına sokuyor. Zamanla hayatı tanımaya başlayan Mike ve Sullivan’ın takım çalışması ve arkadaşlık kavramlarını öğrenmeye başlaması ise ikilinin çocukken gördükleri hayatın ne kadar eksik olduğunu fark etmelerini sağlıyor. İkilinin bu filmde yaşadıkları şeylerin ardından “Sevimli Canavarlar” filminden de görebileceğimiz gibi geldikleri yer ise resmen hayat dersi niteliğinde. Kısaca, “Sevimli Canavarlar Üniversitesi” için ilk “Sevimli Canavarlar” izlendiği takdirde tam anlamıyla bütünlük sağlayacak bir animasyon diyebilirim.
Pixar’ın teknik açından yine kalitesini gösterdiği “Sevimli Canavarlar Üniversitesi”nde Mike ile Sullivan arasında okulun ilk gününden itibaren başlayan rekabet ortamı ile tohumları atılan dostluğun gelişim süreci fazlasıyla başarılı. Ayrıca, filmin sadece bunla kalmayıp karakterlerin kişiliklerini daha yakından incelemesi hem karakterler ile kurulan bağı, hem de yaratılan dünyayın temelini daha da güçlendiriyor. “Sevimli Canavarlar”da ayrılmaz ikili gibi görünen Mike ve Sullivan’ın bu bağı kurmak için hangi yollardan geçtiğini görmenin karakterler üzerine yaptığı olumlu tepkinin filmin finalinde doruk yapması ise oldukça duygusal ve özetleyici. Sullivan’ın okulda isim yapmış köklü bir aileden gelmesinden dolayı gözleri üzerine çektiği filmde Mike’ın güçlü bir geçmişi olmaması göze çarpan en önemli karakter farklılığı olarak göze çarpıyor. Buna ek olarak, fiziksel açıdan da Mike’a göre daha üstün olan Sullivan’ın derslerine çalışmaması, derslerine deli gibi çalıştığı için sınavlarını rahatlıkla geçen Mike’ın yeterince korkunç olmaması karakterleri aynı bir yapboz gibi tamamlıyor. Aslında iki karakterin de özgüven sahip olduğu bir gerçek; fakat asıl düşündüren unsur bunun özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir savunma mekanizması olması. Hayatta önemli bir yere gelebilme kaygısının bireyler üzerindeki etkisini oldukça güzel bir şekilde işleyen filmde tüm bu rekabet ortamında karakterlerin kendi eksiklerini bir türlü farkedememeleri ise en ilgi çekici unsur. Mike ve Sullivan’ın kendi eksiklerini zamanla fark ettiği hikayede ikilinin takım çalışmasıyla birbirlerini tamamlamaları ve “Sevimli Canavarlar”dan da bilineceği gibi geldikleri yer gerçekten harikulade. Açıkçası, iki karaktere bundan iyi bir başlangıç hikayesi yaratılabileceğine kesinlikle inanmıyorum.
Mizahı elinden bir an bile bırakmayan filmin asıl eleştiri odağında ise üniversiteler başta olmak üzere içinde bulunduğumuz sistem bulunuyor. Fraternity’ler başta olmak üzere üniversitelerin ve şirketlerin sadece potansiyel gördükleri öğrencilere yatırım yaparak ufacık bir yardımla parlayabilecek bireyleri fark edememeleri filmin sunduğu en etkili örnek diyebilirim. Kapitalist sistemin içinde yok olan insanların birbirlerini adeta yediği dünyada bir yere gelebilmenin tek şartının üniversite mezunu olabilmekten geçtiğinin bizlere inandırıldığını vurgulayan filmde üniversitelerin öğrencilerin yeteneklerinin keşfetmek için pek çaba sarfetmediğinin de altını çiziyor. Sahip olduklarımızı verimli bir şekilde kullandığımız takdirde başarının geleceğini belirten filmde Mike ve Sullivan’ın içinde bulundukları -en düşün seviyedeki- fraternity’le gelebilecekleri en üst seviyeye geldiklerini görüyoruz. Bu arada, zamanla Mike’ın planlama, Sullivan’ın ise korkutma alanında yeteneklerini keşfettiği filmin finalindeki takım çalışmasıyla ortaya çıkan korkutma sahnesi ise tek kelimeyle mükemmel. Hatta yılın en iyi sekanslarından biri. Tabii, yaşananlar sonucunda Mike ve Sullivan’ın “Canavarlar Şirketi”ne nasıl girdiklerini de unutmamak gerek. Pixar filmlerinden beklenilen duyguyu tam olarak aldığımız bu sahneyle filmin oldukça umut ve ilham verici bir sahneye imza attığını düşünüyorum.

Sonuç olarak eğitici, umut verici ve de en önemlisi iç ısıtan bir animasyon olan “Monsters University / Sevimli Canavarlar Üniversitesi”, alt metinde işlediği insani temalarla 2013’ün en iyi animasyonu. Sistem eleştirileriyle adeta bir hayat dersi veren filmin seyircide bıraktığı samimi etki ise gerçekten eşsiz. “Monsters Inc. / Sevimli Canavarlar” (2001) ile tanıdığımız Mike ve Sullivan’a dört dörtlük bir başlangıç hikayesi sunan filmin karakterler analizleri de bir o kadar başarılı. Bu arada, film bitince koltuklarınızdan kalkmamanızı şiddetle tavsiye ederim; çünkü jenerik sonrası mükemmel komik bir sahne sizi bekliyor.
Yönetmen: Dan Scanlon
Senaryo: Dan Scanlon, Daniel Gerson, Robert L. Baird
Oyuncular: Billy Crystal, John Goodman, Steve Buscemi, Helen Mirren, Alfred Molina
Kurgu: Greg Snyder
Orijinal Müzik: Randy Newman
Süre: 104 dk.
Ülke: ABD
NOT: A
Yorumlar