İstanbul Modern
İstanbul Modern

Metro_Manila-filmdoktoruHollywood sinemasının önemli örneklerini tamamlamaya yaklaştığımız şu sıralarda artık yabancı filmlere de göz gezdirmenin zamanı geldi de geçiyor diye düşünüyorum. Gerçi sitede 2013’e ait incelediğim birkaç dünya sineması örneği bulunmakta ama artık Oscar’lara kadar bunları da çoğaltacağız. Bunların ilki benim için de sürpriz olan Birleşik Krallık’ın 86. Oscar Ödülleri aday adayı olan Filipinler ortak yapımlı “Metro Manila” filmi. Açıkçası filmi bu kadar beğeneceğimi hiç mi hiç tahmin etmiyordum.

Küçük şehirden büyük şehre zorunluluk sebebiyle göç eden insanların bilindik trajedisini alışagelmişin dışına çıkarak anlatan “Metro Manila”, teknik açıdan bir an bile ödün vermeyen başarılı bir suç filmi olarak karşımıza çıkıyor. Tabii bunda Birleşik Krallık filmi olmasındaki katkı epey fazla olsa gerek. Sean Ellis’in başarılı yönetimiyle öne çıkan film, sürükleyici kurgusuyla dikkat çekerken filmdeki oyuncular da vazifelerini başarılıyla yerine getiriyorlar. Oscar’larda ilk 9’a kalmayan filmin BAFTA’da yabancı dilde en iyi film dalında adaylığı bulunmakta.

Oscar, Mai ve Çocukları
Oscar, Mai ve Çocukları

İşinden kazandığı paranın yetmemesinden ötürü ailesine bakamayacak duruma gelen Oscar Ramirez’in artık tek bir seçeneği kalmıştır, o da ailesiyle büyük şehre yani Metro Manila’ya göç etmektir. Başta oldukça çekici gelmesine rağmen yaşam şartlarının fazlasıyla çetin olduğu bu yerde beş parasız kalan aile kendilerini seçme şansı olmayan daha da kötü bir yaşam savaşı içinde bulurlar. Oscar, hayati tehlikesi bulunan bir işe şans eseri alınırken, Oscar’ın karısı da striptiz kulübünde çalışmaya başlar. Bir süre her şey yoluna girmiş gibi gözükse de Oscar, bulunduğu dünyanın geldiği yer gibi saf ve basit olmadığının farkına varır ve ailesine olan sorumlulukları altında ezilmeye başlar. Tek isteği ailesine bakabilmek olan Oscar’ın durumları sadece Tanrı’ya dua etmekle değişmeyeceğini anlaması uzun sürmez; çünkü Oscar ve ailesinin gördüğü kadarıyla hayat hiçbir şekilde adil edildir.

Metro Manila’nın final sahnesine kadar olan dilimini trajediden çok grotesk-vari bir yapı ortaya koyduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Karakterlerin gittikçe kötüye giden hayatlarındaki her evreye tanıklık ettiğimiz filmde her şey o kadar dengesiz bir düzende ilerliyor ki, finali görene karakterlerin acınası hali kara mizahi bir ton alıyor. Tabii grotesk-vari grotesk olmamakla beraber daha çok bir trajedi olan filmdeki olayları izlemeye dayanmak ise bir süre sonra oldukça zorlaşıyor. Oldukça saf duygularla Metro Manila’ya gelen ailenin bu yozlaşmış büyük şehri tanımaya başladığı filmde bireylerin gittikçe değişmeye zorlandığını hissetmemek elde değil. Zaten Oscar ve ailesinin şehre ayak basmalarıyla beraber dolandırılmaları bir oluyor. Oscar’ın, ev kiralıyormuş gibi gözüken bir yabancının “sahte” yardım çağrısına kanarak elindeki tüm parayı tek seferde kaybetmesi filmde olacaklara dair bir işaret veriyor adeta. Dolandırıldıklarını daha ertesi gün olmadan kapıya konulunca anlayan Ramirez ailesi, çareyi hiç istemediği şeyleri yapmakta buluyorlar. Bu durumdan ilk etkilenen biri karnında olmak üzere üç çocuk annesi olmasına rağmen striptiz kulübünde çalışmak zorunda kalan Oscar’ın karısı Mai oluyor. Bulunduğu pozisyona nasıl geldiğini daha anlayamadan işe başlayan Mai’nin yaşadığı duygusal bunalımı paralel kurgu kullanılarak hazırlanan klasik sahneyle görmek mümkün.

Oscar’ın dönüşümü ise John Arcilla tarafından oldukça başarılı bir şekilde canlandırılan Ong karakterinin devreye girmesiyle başlıyor. Gitgide hayatta kalabilmenin yolunun aynı Metro Manila şehri kadar kirli olmaktan geçtiğini anlamaya başlayan Oscar, Ong’un muazzam cömert ve sevecenliğinin nedenini kötü bir tecrübeyle öğreniyor. Sorumlulukları altında fazlasıyla ezilen Oscar’ın kapitalizmin kölesi haline gelen insanlarla yaşadıkları gitgide kafasını karıştırır. Zaten Oscar’ın Ong’un karısıyla gerçekleştirdiği diyalog da durumu neredeyse özetler.

Sean Ellis’in teknik açıdan beklenileni fazlasıyla verdiği “Metro Manila”nın bir diğer gözle görülür özelliği ise filmdeki “The Dark Knight / Kara Şövalye” (2008) etkisi. Oscar’ın işe girmesiyle farkedilmeye başlayan bu etkiyi özellikle zırhlı araba sahnelerinde görmek mümkün. Kamera açısından arkada kullanılan müziğe kadar zaman zaman aynı bir Christopher Nolan filmini andıran “Metro Manila”daki bu etki açıkçası bende pozitif bir etki yarattı. Ayrıca, tehlikenin yaklaştığını Joker’ın temasını andıran bir müzikle seyirciye hissettiren filmin bir anda yarattığı suç filmi atmosferi filmi de aynı zamanda sürükleyici yapıyor.

Oscar Ramirez (Jake Macapagal)
Oscar Ramirez (Jake Macapagal)

Sonuç olarak sürükleyici yapısıyla yılın sürpriz filmlerinden biri olduğunu düşündüğüm “Metro Manila”, büyük şehrin insanlar üzerindeki negatif etkisini anlatan 2013’ün yabancı dildeki başarılı filmlerinden biri. Teknik açıdan beklenilenin üzerinde bir seyir sunan filmdeki “Kara Şövalye” etkisi ise filmin artılarından.

Yönetmen: Sean Ellis
Senaryo: Sean Ellis, Frank E. Flowers
Oyuncular: Jake Macapagal, Althea Vega, John Arcilla
Orijinal Müzik: Robin Foster
Görüntü Yönetimi: Sean Ellis
Kurgu: Richard Mettler
Süre: 138 dk.
Ülke: ABD

NOT: B

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...