fruitvale-station-filmdoktoruGüz sezonuna girmekle Oscar sezonuna da artık giriş yapmış bulunuyoruz. Gerçi asıl açılışı yakın zamanda incelediğim “Lee Daniels’ The Butler” ile yaptığımız bir gerçek, ama artık ağır topların vizyona gireceği bu ay Oscar’lar için fazlasıyla önem taşımakta. Festivallerde vizyona girmiş veya girecek olan filmlerin yavaşça vizyona girdiği şu günlerde öncelik verdiğim filmler ise Sundance Film Festivali’nden eli ödülle dönmüş filmler. Her sene olduğu gibi bu sene de bağımsız türün en iyilerinin onurlandırıldığı festivaldeki büyük ödülün sahibi bu sefer de bir ilk uzun metrajlı film denemesi “Fruitvale Station / Son Durak” oldu. Geçen sene hatırlarsanız bu daldaki ödülün sahibi “Beasts of the Southern Wild / Düşler Diyarı” olurken, film ve yönetmen dalları dahil olmak üzere 4 dalda Oscar adaylığı kazanmıştı. Bu yüzden “Son Durak”ın Oscar şansı şu an için oldukça yüksek duruyor.

Yönetmen Ryan Coogler’ın ilk uzun metrajlı filmi olma özelliği taşıyan “Fruitvale Station / Son Durak”, elindeki malzemeyi yeterince başarılı bir şekilde kullanan gerçek olaylardan esinlenilmiş gerçekten etkileyici bir film. 1 Ocak 2009’da ABD’de sansasyon yaratan siyahi vatandaş Oscar Grant’in BART polisi tarafından haksız yere acımasızca vurulduğu olayı işleyen film için bu yılın “Düşler Rüyası” olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Michael B. Jordan ve Octavia Spencer’in performanslarıyla öne çıktı filmin göze batan eksiği ise olayları tek taraflı anlatması. Filmin finalindeki asıl olayın canlandırıldığı sahne ise tek kelimeyle muhteşem, hatta yılın en iyi sekanslarından biri olmaya aday.

Ryan Cooglar ve Michael B. Jordan
Ryan Cooglar ve Michael B. Jordan

Filmde anlatılan olayın epey kısa olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Alt tema olarak zengin olmasına rağmen bir filmlik malzeme çıkarmanın fazlasıyla zor olduğunu yönetmen Coogler da bilmiş olacak ki, filmde Oscar Grant’in son 24 saatine odaklanmayı tercih etmiş. Zaten filmin 85 dakikalık süresine bakıldığında da bunu anlamak oldukça kolay. Tabii eldeki malzemenin hala kısıtlı olduğunu unutmayan Coogler, çareyi bu 24 saatlik kısımda Oscar Grant’e derinlik katmak için bir takım sıradan detayları ve olayları seyirciye sunmakta bulmuş. Coogler, bu detayları kuşkusuz Grant’in yakınlarıyla konuştuktan sonra eklemiştir, ama yine de işin içine az çok kurmaca katıldığını göz ardı etmemek elde değil. Örnek olarak Grant’in gözlerinin önünde ölen köpeğe sarıldığı ve uyuşturucu işini bıraktığı sahneler karakterin insani değerlerini ortaya çıkarmak için yapıldığı çok açık. Bunlara ek olarak karakterin annesi, sevgilisi, küçük kızı ve arkadaşlarına olan sevgisini de vakit buldukça gösteren Coogler, Grant’in mükemmel olmadığını sevgilisini zamanında aldattığına ve sevdiklerine işi hakkında yalan söylediğine dair ufak detaylarla hatırlatmaktan çekinmiyor.

Olayları fazlasıyla doğal bir şekilde kaleme alan Coogler, senaryo açısından da epey başarılı bir işe attığını söyleyebilirim. Bir kere filmin açılışını gerçek video kayıtlarıyla yapması aşırı zekice olmuş. Filmi izlerken hazin sana gittikçe daha da yaklaştığınızı hissetmeniz filmi dikkatle izlemenizi sağlıyor. Yalnız tren istasyonuna kadar olan tüm olayların fazlasıyla sade olması ve ağır bir tempoda ilerlemesi doğal olarak filmin tam puan almasını etkiliyor. Fakat filmin asıl eksiği olayların açıkça çarpıtılarak anlatılmasından kaynaklanıyor şöyle ki: Filmin başında gösterilen gerçek kamera kayıtlarında Oscar’ın yanında oturan arkadaşlarının hepsinin siyahi olmadığı açık bir şekilde görülüyor. (Kamera kayıtlarını buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.) Bunun da tek açıklaması var o da yönetmen Coogler’ın bariz bir şekilde olaya ırkçı bir boyut eklemeye çalışmış olması. Filmi hiçbir bilgim olmadan izleyen biri olarak film bittikten sonra yaptığım ilk iş yönetmenin nereli olduğuna dair varsayımda bulunmak olmuştu ki, Coogler’ı araştırdığımda tüm tahminlerimin doğru çıktığını görmek filmdeki bu değişikliğin nedenini açık bir şekilde görmemi sağladı. Sonuçta bu olay ABD’deki polislerin aşırı şiddet kullanımında kaynaklandığı için filmin de eleştiri odağında açıkçası bu olmalıydı. Bu değişiklik yüzünden filmi izlerken ister istemeden olayların ırkçılıktan kaynaklandığını düşünüyorsunuz ki, buradan da filmde bir yanlış yönlendirme olduğunu söylemek mümkün.

Başta Michael B. Jordan olmak üzere tüm kadronun oldukça başarılı performanslar sergilediği filmde Octavia Spencer yine Oscar adaylığını kovalayacak gibi gözüküyor. Hatırlarsanız Spencer, 2011 yılında “The Help / Duyguların Rengi” ile Oscar kazanmıştı. Bu filmde Oscar’ı hak ettiğini resmen gösteriyor. Öte yandan, Coogler’ın Grant’ın telefonda yazdığı mesajları ekrana yansıtarak seyirciye sunmasını gerçeken çok beğendim. Filme ayrı bir hava katmış.

Oscar Grant (Michael B. Jordan) ve BART Polisleri (Kevin Durand)
Oscar Grant (Michael B. Jordan) ve BART Polisleri (Kevin Durand)

Özetlemek gerekirse; Ryan Coogler’ın ilk uzun metrajlı filmi olmasına başarılı yönetimi ve oyuncu performanslarıyla dikkat çeken “Fruitvale Station / Son Durak”, ele aldığı kısıtlı metni dolu bir şekilde işleyen yılın başarılı yapımlarından biri. Asıl olayın tekrardan canlandırıldığı final sekansıyla seyircinin kanını dondurmayı başaran filmin yaşanan olayı tamamen ırkçı bir zemine oturtmaya çalışması ise ne yazık ki filmin en büyük eksiği. Yine de filmin bağımsız türünün en iyi örneklerinden biri olduğuna şüphe yok.

66. Cannes Film Festivali Ödülleri

  • Belirli Bir Bakış – Avenir Ödülü: Ryan Coogler

66. Cannes Film Festivali Adaylıkları

  • Belirli Bir Bakış Ödülü: Ryan Coogler

Yönetmen: Ryan Coogler
Senaryo: Ryan Coogler
Oyuncular: Michael B. Jordan, Melonie Diaz, Octavia Spencer, Kevin Durand
Orijinal Müzik: Ludwig Göransson
Görüntü Yönetimi: Rachel Morrison
Kurgu: Claudia Castello, Michael P. Shawver
Süre: 85 dk.
Ülke: ABD

NOT: B

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...