Beş dakikalık uzun fragmanını izlediğimde “Cloud Atlas / Bulut Atlası”, ilginç bir film gibi görünmesinin yanında kafamda önemli bir soru işareti bırakmıştı; çünkü stüdyoların böyle uzun fragmanları yayımlama sebepleri genel olarak filmin iyi olmamasından kaynaklanır. Yönetmenlik koltuğunda “Run Lola Run / Koş Lola Koş” (1998) ve “Perfume: The Story of a Murderer / Koku: Bir Katilin Hikayesi” (2006) filmlerinin yönetmeni Tom Tykwer’in bulunmasına rağmen “The Matrix” (1999) gibi bir bilimkurgu başyapıtına imza atmış; fakat ardından yeterince iyi olmayan iki tane devam filmini ve “Speed Racer / Hızlı Yarışçı”yı (Hızlı Yarışçı, 2008) yönetmiş Wachowski kardeşlerin de bulunması beklentimi iyice düşürmüştü ki, filmi izledikten sonra haklı olduğumu gördüm. Özellikle son bir haftadır eleştirmenleri de ikiye bölen “Bulut Atlası”, aldığı notla sınıfı geçmesine rağmen oldukça problemi var. Çünkü üç saat boyunca ara vermeden izlediğim film, seyirciyi bir şey hissettirmesi için zorlayan ve durmadan mesaj veren bir yapım.
David Mitchell’in aynı adlı romanından uyarlanan “Bulut Atlası”, birbirleriyle kesişen altı farklı olayı altı farklı zaman diliminde ruh göçü ve reenkarnasyon yoluyla anlatıyor; fakat seyirciye zorla bir şey hissettirmek için çalışarak. Bu da şu demek: Eğer sizde benim gibi reenkarnasyonu mantıklı bulmuyorsanız, film etkisini zaten ilk dakikalardan itibaren kaybedecektir. Çünkü bu dünyada kavuşamadığımız insanlara başka dünyalarda kavuşabilseydik eminim geçmişte olan olayları hatırlar olurduk. Öte yandan, hatırlayamadıktan sonra da zaten bunun hiç bir önemi yok. Ayrıca, filmde de söylendiği, hatta gözümüze sokulduğu üzere ölüm diye bir kavramın bulunmadığı bu evrende bir döngü içerisinde bulunuyoruz. Yaptıklarımız gelecekte farklı bir yaptırım olarak geri dönerken, önceki hayatta suçlu olan bir kişi diğer hayatta kahraman olabiliyor. Fakat nedense Hugo Weaving hariç; o her zaman kötü karakter.

Altı farklı film olabilecek materyale sahip “Bulut Atlası”, ırk, din, cinsiyet, yaş, aşk, savaş ve kölelik gibi bir sürü kavramı üç saate sığdırmaya çalışıyor. Alt metinde verilmesi gereken bu kavramların üç saate sığmayacağını bilen yönetmenler ise çareyi adeta doğruca seyirciye söylemekte bulmuşlar. Yani filmde karakterler zaten bildiğimiz şeyleri kısaca “Kölelik yanlıştır.”, “Irk ayrımı yapılmamalıdır.”, “Savaş kötüdür.” ve “Aynı hataları niye tekrarlıyoruz?” falan gibi cümlelerle söyleyerek, seyircide ukalalık hissi yaratıyor. Durmadan mesaj verme kaygısı ile ilerleyen filmde mesajları bir yerden sonra takip etmek mümkün değil. Film tabiki yanlış bir şey söylemiyor ve verdiği mesajlar da gayet doğru, ama bunları direk seyircinin gözüne sokması hiç hoş değil. Üstüne üstlük verilen mesajlarda zaten bildiğimiz şeyler olunca durum daha da sıkıcı bir hal alıyor; çünkü bu bildiğiniz bir şeyin tekrardan size öğretilmeye çalışılmasıyla neredeyse aynı.
Gücünü makyajdan alan bir film olması gerekirken, çoğunlukla sadece yara izi veya dövme gibi hafif makyajların başarılı olduğu filmde hikayeler, altı farklı zaman diliminde geçtiği için aktörler de birbirinden farklı karakterlere bürünüyor. Oyunculara yapılan ağır makyajın genel olarak başarısız olduğu filmde ırklar ve cinsiyetler birbirine geçmiş durumda ve tanıdığımız oyuncuları birbirinden farklı -sirki andıran- tiplerde görmek seyircide dalga geçiliyormuş hissi uyandırıyor. Halle Berry’yi beyazlatmak, Jim Sturgess’un gözlerini çekik yapmak, Tom Hanks’e sahte diş eklemek gibi uğraşların sonucu gerçekçi ve doğal olmamakla beraber pek de başarılı değil. Hele ki, Hugh Grant ve James D’Arcy’in yaşlandırılmış halleri herhalde yılın en başarısız makyajlarından. Buna rağmen başarılı olanların da oldukça etkileyici olduğu filmde oyuncuları tanımak neredeyse imkansız.

Bu makyaj eksikliklerini gidermenin en güzel yolu ise muhtemelen karakterlerin başka zamanlardaki hallerinin farklı oyuncular tarafından canlandırılması olurdu. Ruh göçünün başka bedenlere girerek gerçekleştiği bu evrende karakterleri farklı bedenlerde izlerken, karakterleri yansıtan bir takım unsurlar da seyirciye gösterilebilirdi. Böylece daha fazla oyuncuyu izleme şansı bulabileceğimiz filmde oyuncular doğal görünürken, seyirciye de düşünme ve fikir yürütme hakkı tanınırdı. Peki, neden böyle bir politika izlenmedi dersek, stüdyonun projeye daha fazla para harcamak istememesi akla gelen ilk neden.
Teknik anlamda oldukça başarılı olan filmin görsel başarısının hakkını yememek gerek. Uzun süresine rağmen kendini izlettiren “Bulut Atlası”, renkli dünyasıyla resmen göz kamaştırıyor. Zamana ve mekana göre değişen kostüm ve teknolojinin oldukça detaylı tasarlandığı filmde sanat yönetimi gerçekten harika. Bu harika süslemelerle güzel bir seyir keyfi sunan film, müzikleriyle de seyirciyi etkilemesini biliyor.
Oyuncuların performanslarına baktığımızda ise aşırıya kaçmayan oyuncuların gayet başarılı olduğunu görüyoruz. Özellikle Jim Sturgess ve Ben Whishaw’ın performanslarıyla öne çıktığı filmde Doona Bae de rolüyle güzel bir çıkış yapıyor. Hugo Weaving’in her karakterine “The Matrix” filmindeki Ajan Smith olarak yaklaştığı filmde aktörün en güzel rolü ise kuşkusuz şeytan Old Georgie rolünde. Bu arada, Tom Hanks rollerini makyajındaki abartılıkla doğru orantılı olarak canlandırırken, Halle Berry’de kendinden beklenileni veriyor.

Özetlemek gerekirse; görsel açıdan oldukça zengin ve çekici olan “Cloud Atlas / Bulut Atlası”, güzel mesajlar vermeye çalışmasına rağmen işlediği temaların altından kalkamayan bir film. Felsefesini bir kenara bırakarak izlendiği takdirde daha zevkli izlenebilecek filmde tanınmış aktörleri abartılı makyajlarda görmek ise sirki andırıyor. Buna rağmen sıkılmadan izleyebileceğiniz bir film olan “Bulut Atlası”, yılın izlenmesi gereken filmlerinden.
Yönetmen: Tom Tykwer, Andy Wachowski, Lana Wachowski
Senaryo: Tom Tykwer, Andy Wachowski ve Lana Wachowski (senaryo), David Mitchell (roman)
Oyuncular: Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant, Hugo Weaving, Jim Broadbent, Jim Sturgess, Ben Whishaw, Susan Sarandon, James D’Arcy
Orijinal Müzik: Reinhold Heil, Johnny Klimek, Tom Tykwer
Süre: 172 dk.
Ülke: ABD, Almanya
NOT: C-
Yorumlar