Son zamanlarda Oscar Ödülleri’ndeki adaylarda en az bir milliyetçi temaya sahip filmi görmeye alıştığımız bir gerçek. 2012’de “Zero Dark Thirty” ve “Argo”, 2013’te “Captain Phillips” ve “Lone Survivor” gibi örneklere rastladığımız törenin bu seneki bombası ise kuşkusuz “American Sniper / Keskin Nişancı”.
ABD’de de seyirciyle buluşmasının ardından ülkece bir fenomene dönüşen Clint Eastwood’un yönettiği “Keskin Nişancı”, bende de ilginç bir ön yargı uyandırmıştı. Filmden çıkan aşırı sağcı cumhuriyetçi kesimin silahla ateş etmek istedikleri tweetlerini okudukça bu ön yargının çıkmaması zaten imkansızdı. Eastwood’un politik görüşünü bildiğimden ötürü bu tepkileri açıkçası çok da şaşırdığım söylenemez; sonuçta birkaç sene önce yaptığı boş sandalyeyle konuşma saçmalığı hala unutulmuş değil. Ama bu filme aşırı bir ön yargı duymaya başladığım gerçeğini değiştirmedi. Gel gelelim filmi izledikten sonra neden beklediğim milliyetçiliği bulamamakla beraber filmi de ilginç bir şekilde beğendim. Çünkü savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu milliyetçi ve aşırı sağcı bir adamın görüşünden beyaz perde de izlemek benim için gerçekten ilginç bir deneyim oldu.

ABD’nin Irak Savaşı’nda öldürdüğü sayısız kişiyle ülkece kahraman ilan edilen sniper Chris Kyle’ın hayatını anlatan “Keskin Nişancı”, saf milliyetçi duygularla büyütülen bir sözde vatanseverin limitlerini bilemeyerek savaşta ruhunu kaybetme süreci işleniyor. Ve bu yapılırken savaşın insana ne kadar kötü şeyler yaptırdığını da ilk defa bu kadar korkunç bir şekilde tanıklık etmek fırsatı buluyoruz. Ordunun başına bir şey gelmemesi uğruna bomba taşıyan çocukları bile öldürmek zorunda kalan Kyle’ın fiziksel olarak olmasa da ruhsal açıdan gitgide ölmeye başladığı filmde savaşın sağlıklı bir birey üzerinde bıraktığı etki filmin milliyetçi havasını bir nevi kesiyor. Buna rağmen filmin bazı klişelere ve genellemelere başvurduğunu görmezden gelmek olmaz. Bunlara Iraklı bir keskin nişancının ABD’li bir keskin nişancıyla olan sonu çoktan belli rekabetini, askerlerin ölmekten son anda kurtulduğu bir çatışma sahnesini ve ölen arkadaşının intikamını almak için yanıp tutuşan bir ana karakteri örnek verebiliriz.
Ülkesi uğruna ailesini ve çocuklarını bile geride bırakan bir hasta beyni işliyor aslında “Keskin Nişancı”. Filmi izleyen normal bir bireyin bu düşüncenin ne kadar sağlıksız olduğunu zaten anlayacağı ve ibretle karşılayacağını düşünüyorum. En azından ben bu sahneleri ibret alarak izledim. Belki ABD’de geçirdiğim zaman içerisinden bu tür insanlara çok tanıştığım içindir. Kısaca Eastwood bize olmayan bir şey göstermiyor. Chris Kyle’ın ABD tarafından kahraman ilan edildiğini, herkesin dilinden düşmediğini ve öldüğünde görkemli bir cenaze yapıldığını, hatta bunu gerçek görüntülerle seyirciye gösteriyor. Ve vatanına onca hizmet etmesine rağmen devletinden yeterli korumayı ve ilgiyi bile göremeyen Kyle’ın hazin sonu akla ABD’nin milliyetçi propagandaları hakkında ilginç sorular getiriyor. Milliyetçilik adı altından insanları nasıl beyinlerinin yıkandığı rahatlıkla görüldüğü filmde karakterin savaştan sonra boş ekrana savaş sesleri duyarak baktığı ve kendi halinde eğlenen bir köpeği öldürmeye çalıştığı sahneler bence bu durumu özetler nitelikte. Üstüne üstlük bunu sağcı kişiliğiyle öne çıkmış efsanevi yönetmen Eastwood’un yapması, savaşın bir sağcı tarafından nasıl görüldüğünü de gösteriyor.
Akıcı kurgusu ve başarılı ses efektleriyle savaş filminden beklenen her şeyi başarıyla yerine getiren filmin kan efektlerini ne yazık ki hiç beğenmedim. Bilgisayar efektleriyle yapıldığı aşırı derecede belli oluyor, bir de herkesin dilinden düşürmediği sahte bebek sahneleri var. Bunca film izledim hiç bu kadar kötü bir bilgisayar ve kukla bebek karışımı görmedim. Buna rağmen Bradley Cooper Oscar adaylığını hak ettiği performansıyla filmi bambaşka bir yere taşımayı bilmiş. Klasik Teksas’lı bir redneck’i canlandıran Cooper, aksanı ve tavrıyla inanılmaz bir karakter yaratmayı başarıyor. Cooper’ı izlerken aşırı derecede keyif aldığımı belirtmeliyim.

Özetlemek gerekirse; klasik milliyetçi ögeleri içinde barındırmasına rağmen savaşın kötü yanlarını seyirciye verebilmesi açısından başarılı bir film olan “American Sniper / Keskin Nişancı”, aşırıcı sağcı sözde vatansever bir Amerikalıyı gerçekçi bir şekilde ekrana taşıyor. Bradley Cooper’ın harika performansıyla kendine hayran bıraktığı filmin klişe sahneleri ise filmi ister istemez zedeliyor.
Oscar Ödülleri
- En İyi Ses Kurgusu
Oscar Adaylıkları
- En İyi Film
- En İyi Erkek Oyuncu: Bradley Cooper
- En İyi Uyarlama Senaryo
- En İyi Kurgu
- En İyi Ses Miksajı
Yönetmen: Clint Eastwood
Senaryo: Jason Hall
Oyuncular: Bradley Cooper, Sienna Miller
Görüntü Yönetimi: Tom Stern
Kurgu: Joel Cox, Gary D. Roach
Süre: 132 dk.
Ülke: ABD
NOT: B
Yorumlar