Başlamadan önce bu yazıda sürprizbozan bulunduğunu belirtmek isterim. 2015 yılındaki “The Martian / Marslı”yla kariyerinde harika bir geri dönüşe imza atan Ridley Scott’ın “Alien” serisinin yeni filmi “Alien: Covenant”, her şeyden önce eski “Alien” filmlerinin atmosferini seyirciye vererek nostalji hissi yaşatabilen bir yapım. Scott’ın imzalarının fazlasıyla hissedildiği filmde “Prometheus”un belirsiz hikayesini edebi açıdan oldukça sağlam tabanlara bağlamayı başarıyor. Filmin bilim kurgu sineması olarak seyirciye yeni bir şey sunamadığını söylemek lazım, ama yaratılış temasını odak noktasını bulunduran filmin asıl can alıcı noktası edebi alt metni. Michelangelo’nun yarattığı David heykelini android David’le özdeşleştiren Scott’ın bir önceki filme neden “Prometheus” adını verdiğini şimdi daha iyi anlıyorsunuz. İnsan ırkının mükemmel olabilmesi için Tanrı’lardan ateşi çalıp insana veren titan Prometheus gibi David’in siyah maddeyi mühendislerin üzerine saldığı sahnede bu açıkça görülüyor. İnsanı zayıf olarak gören David’in kendi mükemmel ırkını yaratma girişimi Mary Shelley’nin herkes tarafından bilinmeyen uzun adından anlaşılacağı gibi “Frankenstein ya da Modern Prometheus” eseriyle paralellik gösteriyor. Bu arada Mary Shelley’nin eşinin filmde durmadan referans verildiği “Ozymandias” şiirinin yazarı Percy Shelley olduğunu belirtmek de fayda var. Ama bundan daha da önemlisi temelinde Eski Ahit ve İncil’den referanslar barındıran filmde android David ve Walter arasında geçen sahnenin net bir Habil ve Kabil referansı olduğunu görmek oldukça etkileyiciydi. Alien ırkına can veren Android David’in yaratılışıyla “Tanrı” olgusunun aslında insan tarafından yaratıldığının mesajını veren Scott’ın Wagner’ın meşhur bestesiyle seyircide yarattığı “İnsan Tanrı’yı yarattı; Tanrı İnsan’ı yarattı” mesajı gerçekten düşündürücü olmakla beraber zeki de. Umarım Ridley Scott sonraki Alien filmleriyle de bu hikayeyi bu şekilde genişletmeye devam eder. Öte yandan, Michael Fassbender’ın harikulade performansı ve etkileyici atmosferiyle seyirciyi koltuğa çivilemeyi başaran filmin tek eksik yanı muhtemelen seyirciye yeni bir şey sunmamakla beraber fazla şaşırtmayan sonu olsa gerek. Buna ek olarak karakterleri fazla tanıma şansı bulamadığımız için onlarla doğal olarak duygusal yakınlık kuramıyoruz. Gerçi ilk “Alien” filmini düşünürsek buna çok da gerek yok. Sonuç olarak, “Alien: Covenant” yeterince güçlü olmayan finaline göre edebi açıdan düşündüren bunu yaparken de eski “Alien” filmlerinin atmosferini verebilen oldukça başarılı bir bilim kurgu film.