
13. Filmekimi’nin ağır toplarını izleme şansı bulduğum bu aralar 2014 Cannes Film Festivali’nin en önemli filmlerinden biri olarak görülen bir filmi daha aradan çıkardım. Büyük umutlarla ve beklentilerle salona gittiğim “Mr. Turner / Bay Turner”ın açıkçası beklentilerimi tam anlamıyla karşıladığı söylenemez. Ama genel olarak oldukça başarılı olduğunu belirtmeliyim.
Britanyalı ressam J.M.W. Turner’un hayatını konu alan “Bay Turner”, sıra dışı bir ressamı sıra dışı bir şekilde beyaz perdeye taşımaya başaran tam bir Mike Leigh filmi. Leigh’in alışagelmişin dışındaki hazırlanmalarının (oyunculara yaklaşık 6 ay gibi bir süre doğaçlama yaptırarak çalıştırıp sonra çekimlere başlaması) bir ürünü olan filmde Turner’ın özel hayatından sanatına kadar birçok özelliği seyirciye sunuluyor. 150 dakikalık uzun süresine rağmen vakti iyi kullanmasını bilen “Bay Turner”ın en düşündürücü yanı ise Timothy Spall’a Cannes’da erkek oyuncu ödülü kazandıran performansı. Altın Palmiye için yarışan filmin bu arada bir de görüntü yönetimi dalında teknik ödülü bulunuyor.

Huysuz ama çevresi tarafından sevilip sayılan bir ressam olan Turner’ın hayatındaki özel noktaları konu alan “Bay Turner”ın odak noktasında ressamın yakınlarıyla olan ilişkisi bulunuyor. Başta her şeyden çok sevdiği babası olmak üzere Turner’ın hayatında değerli olan herkesin ressamın hayatında bıraktığı en büyük izler olarak ön plana çıkıyor. Bunlardan en büyük izi bırakan şey ise sanatının gelişmesinde ve daha geniş kitlelere yayılmasında önemli bir katkısı olan babasını kaybetmesi. Babasıyla kimseyle olmadığı kadar yakın olan Turner’ın böyle bir olayın ardından sanatının gerilemeye başlaması bu olayın vizyon sahibi ressam üzerindeki etkisinin büyüklüğünü açık bir şekilde gösterir nitelikte. Evlilik dışı çocuklarını bile babası kadar sevmeyen Turner’ın hayatında yer tutmanın oldukça zor olduğunu gördüğümüz filmde karakterin hayatından çıkanların da Turner’ın hayatına bir daha giremediğine tanıklık ediyoruz. Bunu da Leigh, Turner’ın eski metreslerinden birinin çocuğuyla Turner’ı ziyarete geldiği sahneyle anlatıyor.
Filmde Turner’ın babası dışında sevdiği iki karakterle daha tanışma fırsatı buluyoruz. Bunlardan biri evdeki hizmetçisi Hannah. Ona sert davranır gibi gözükmesine rağmen içten içte sevgi besleyen Turner’ın son aşkı ise sanatı için başka bir şehre gittiği zamanlarda tanıştığı otel sahibi Sophia Booth oluyor. Özellikle sanatının gerilemeye başladığı yıllarda Sophia’ya ayrı bir ilgi gösteren Turner’ın Sophia’yla olan ilişkisinin ise filmde çok iyi işlendiğine inanmıyorum. Daha doğrusu filmde Turner’ın yakınlarıyla olan ilişkisi genel olarak oldukça sığ bir şekilde işlenmiş. Filmin geneline hakim olan karakterler arasındaki istemsiz ve doğaçlamalı soğuk tavır Leigh’in anlatmak istediğinin aksine seyirciye çok da beklenilen etkiyi yapamıyor. Bu Turner’ın babasının öldüğü sahnede bile geçerli. Buna rağmen karakterin sanat sevgisi ve sanata dair olan görüşlerinin belirtildiği sahneler gerçekten başarılı. Hatta bir grup sanat öğrencisinin resimlerini sergilediği sahnede Turner’ın her birine tek tek fikir verdiği sahne epey başarılı. Bu sahnede Turner’ın bir resme gidip iri bir kırmızı nokta bıraktığı ve ardından gelip noktayı tamamladığı kısım ise şahane.
Yukarıda bahsettiğim gibi ikili ilişkilerin güçlü bir şekilde işlenmemesi “Bay Turner”ı üst seviyelere çıkamamasını sağlamakta. Ama bunda belki Timothy Spall’ın performansının da etkisi fazladır. Cannes Film Festivali’nde ödül alan Spall’dan beklentimin yüksek olmasından mıdır bilemiyorum, açıkçası Spall’ı pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Film boyunca sadece homurdanıp, inleyerek ilginç bir karaktere imza atan Spall, filmi sadece ve sadece tek mimikle bitiriyor. Daime kaşları çatık, dudakları büzük olan ünlü oyuncunun ağlama sahnesi bile bir garip. Gülmekle ciddiye almak arasında kalarak izlediğim sahnede ne tepki vereceğime karar veremedim. Bu arada, Spall’a kesinlikle kötü demiyorum; ama yeterince iyi olduğuna da en azından şu anlık düşünmüyorum. Öte yandan, paragrafı bitirmeden Gary Yershon’un film kadar sıra dışı müziklerine de değinmek lazım. Karakterin irite edici tavırlarını seyircinin duyuran bir temaya imza atan Yershon’un besteleri filmin artılarından.

Özetlemek gerekirse; ressam J.M.W. Turner’un hayatını beyaz perdeye taşıyan “Mr. Turner / Bay Turner”, karakterin ikili ilişkilerini yeterince etkileyici bir şekilde ele alamamasına rağmen hikayeyi işleyiş biçimiyle seyirciye sıra dışı bir biyografi sunmayı başarıyor. Ressamın sanatçı kişiliğine güzelce değinmesini bilen filmde Timothy Spall’ın Cannes Film Festivali ödüllü Turner performansı ise filmin en tartışmaya açık noktası.
Oscar Adaylıkları
- En İyi Görüntü Yönetimi
- En İyi Kostüm Tasarımı
- En İyi Prodüsiyon Tasarımı
- En İyi Müzik
2014 Cannes Film Festivali Ödülleri
- En İyi Erkek Oyuncu: Timothy Spall
- Teknik Başarı Ödülü: Görüntü Yönetimi
2014 Cannes Film Festivali Adaylıkları
- Altın Palmiye
Yönetmen: Mike Leigh
Senaryo: Mike Leigh
Oyuncular: Timothy Spall, Paul Jesson, Dorothy Atkinson
Orijinal Müzik: Gary Yershon
Görüntü Yönetimi: Dick Pope
Kurgu: Jon Gregory
Süre: 150 dk.
Ülke: Birleşik Krallık
NOT: B-
Yorumlar