Yönetmen Damien Chazelle’in aynı “Whiplash”de olduğu gibi kariyeri uğruna her şeyden vazgeçen bir karakteri bu sefer Hollywood’a uyarlayan “La La Land / Aşıklar Şehri” gücünü Hollywood’un klasikleşmiş müzikallere yaptığı referanslardan ve renkli sanat yönetiminden alan yılın başarılı yapımlarından biri. “Singing in the Rain”den “West Side Story”e kadar bir sürü Hollywood müzikaline yaptığı referenslarla saygı duruşunda bulunan “Aşıklar Şehri”, hikayesiyle de “Casablanca”yı fazlasıyla anımsatıyor. Rick (Humphrey Bogart) ile Ilsa’nın (Ingrid Bergman) Paris’te yaşadıklarının Sebastian (Ryan Gosling) ve Mia’nın (Emma Stone) Los Angeles’ta yaşadıklarıyla benzerlik taşıdığı filmin finali de neredeyse aynı. Asında Chazelle’in tüm bu klasik filmlerin en iyi yanlarını ve sahnelerini alıp günümüze uyarlayak tek bir müzikal çatı altında toplaması oldukça zekice. Buna ek olarak renkli sanat yönetimi ve “City of Stars” gibi akılda kalıcı besteleri eklersek “Aşıklar Şehri”in neden herkese hitap edebildiğini rahatlıkla görebiliriz. Gosling’le Stone’un ekran uyumunun oldukça yüksek olduğunu da söylemek gerek. Fakat “Aşıklar Şehri”nin problemi daha çok senaryosundan kaynaklanıyor. İkilinin aslında birbirlerinde baston görevi gördüğü ilişkilerinde kariyerlerindeki orantısız değişimin gitgide rahatsızlık yarattığı filmde aslında ikilinin kariyerlerini daha çok sevdiğini anlatılmaya çalışılıyor. Fakat Sebastian ile Mia’nın ilişkilerinin sadece önemli kopma anlarını ekrana taşıyarak iki karakter arasındaki iletişimi başarılı bir şekilde seyirciye sunamadığını düşündüğüm filmde ikilinin kariyerleri uğruna birbirlerinden vazgeçme sebepleri ne yazık ki yeterince ikna edici değil. Başta birbirlerini seven ikilinin ardından birbirlerini sevme nedenlerinin birbirlerine benzer kariyerlere sahip olmaları nedeni filmde tam olarak hissedilmiyor. Bu yüzden Mia Paris’teki hayalindeki işi kaptığında 6 ay sonra geri dönebilecek olmasına rağmen Sebastian’ı bırakması kağıt üstünde çok anlamsız duruyor. Bunun nedeni Chazelle’in ikili arasındaki trajik hüsranı süslü bir aşk müzikali gibi seyiciye sunmasından kaynaklanıyor. Zaten yılın en iyi sekanslarından biri olan başlı başına eski Hollwyood klasikleriner referans niteliğindeki flashback sahnesiyle de bir nevi seyircinin duygularıyla oynayarak bunu gösteriyor. Stone ile Gosling arasındaki kimya oldukça başarılı olmakla beraber iki oyuncu da performanslarıyla öne çıkıyor, ama yılın en iyi kadın oyuncusu mu derseniz kesinlikle değil. “Aşıklar Şehri” renkli sanat yönetimi ve eski Hollywood klasiklerine yaptığı referanslarla öne çıkan yılın en başarılı yapımlarından biri belki ama işlediği dramatik konuyu hem özet hem de süslü ve mutlu bir müzikal bir şeklinde anlatması ne yazık ki uyumsuzluk yaratıyor.
Yorumlar