Hiçbir şey yapmamak bazen yapılacak en iyi şeydir.”

Winnie the Pooh

Winnie the Pooh serisinin çizgi film ve sinema filmlerini izleyerek büyüdük. Geçtiğimiz günlerde vizyona giren son filmde ise Christopher Robin de bizleri yalnız bırakmıyor, o da büyüyor ve karşımıza 40’lı yaşlarda yetişkin biri olarak çıkıyor. Herkes gibi hayatın zorlukları onun da yakasını bırakmıyor. Yatılı okula gidiyor, babasını kaybediyor. İngiltere’nin zorlu savaş yıllarında askere gidiyor.

En stresli anında, Londra’nın merkezinde ayı Winnie’yi karşısında gördüğünde bunun stresten kaynaklandığını düşünüyor. Winnie ise şöyle cevap veriyor: “Ben stres değilim, ben Winnie’yim.”

Haydi çocukluğumuza dönelim ve düşünelim. Elimizden düşürmediğimiz oyuncaklarımız nelerdi? Bizler o oyuncaklarla çocuk dünyamızı kurduk, büyümenin sancısını o oyuncaklarla yaşadık. Tüm yaşadıklarımızı o oyuncaklara yansıttık.

Winnie: Ya beni unutursan ne olacak?

Christopher Robin: Aptal yaşlı ayıcık. Seni asla unutmayacağım. 100 yaşında olsam bile.

Winnie: Sen 100 yaşında olunca ben kaç yaşında olacağım?

Christopher Robin: Sen de 99 yaşında olacaksın.

Christopher Robin, Winnie’ye baktığında kendisinin güvenli ve olumlu yanlarını görüyor. Winnie’nin olduğu yerde stresin olmamasının nedeni de bu. Winnie, Christopher Robin’in hayatında onaylanmanın, doğallığın, sevilmenin simgesi. Oyuncaklar biz küçükken ne hayal edersek ona dönüşürler, neyi istersek onu yaparlar. Bizi asla eleştirmezler ve kırmazlar. Bizi korurlar. Oynamak büyülü bir biçimde çocukların yaşadıkları sorunları düzeltir, psikolojik sancılarını iyileştirir.

Hayatın zorluklarıyla başa çıkma biçimlerimizi çocukluğumuzda yaşadığımız zorluklara cevaben oluşturuyoruz. Hayatımız boyunca benzer zorlu koşullara giriyor ve benzer başa çıkma yöntemlerini kullanıyoruz. Şu an yaşadığı soruna karşı ise hiçbir çıkış yolu bulamadığını düşünen Christopher Robin’e, Winnie şunu hatırlatıyor: Sen Christopher Robin’sin. Her zaman bir yolunu bulursun.

İş baskısından bunalmış Christopher Robin’in aklına patronuyla mücadele ederken tıpkı çocukluğundaki canavarlarla savaşıyormuş gibi yapmak geliyor. Çünkü onu başarılı kılan ve baş etme becerilerini kazandıran şeyi anımsıyor: Kendiliğindenlik ve oyun.

Şema psikoterapi ekolünde kendiliğindenlik ve oyun sağlıklı yetişkin olabilmenin koşulu olarak görülüyor.  Çünkü hepimiz eğlenceye, keyife, mutluluğa ve kendimiz gibi olmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bir de madalyonun öteki tarafı var. Çocukluğumuzda dilediğimiz gibi oynayamadıysak, bir çocuğun kaldırmasının çok güç olduğu yükleri taşımak durumunda kaldıysak başa çıkma yöntemlerimiz buna göre gelişiyor. Bu yöntemler ise bizleri kendimiz gibi olmaktan ve keyif almaktan mahrum bırakabiliyor. Peki ya siz tüm bu hayat karmaşasında en son ne zaman düşünmeden kendiniz gibi davranabildiniz, hiçbir şey yapmadan durabildiniz ve oyun oynayabildiniz?

“Christopher Robin oyun oynamaya geldiğinde hava hep güneşlidir.”

Winnie the Pooh

Aylardan Ağustos olduğuna göre bu hafta sonu da hava güneşli olacağa benziyor. En iyisi sizler de bu haftasonu varsa çocuklarınızla, çocuğunuz yoksa da içinizdeki çocuğu alıp Christopher Robin’i izlemeye gidin. Eve döndüğünüzde ise gözlerinizi kapatın ve çocukluğunuzda hep yanınızda olan, sizi yüreklendiren, sorunların üstesinden gelmenizi sağlayan oyuncaklarınızı ve oynadıklarınızı anımsamaya çalışın. Unutmayın siz hala o çocuksunuz.

Önerilen Yaş: 8 ve üzeri

Şiddet İçeriği: 0 / 10

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...