Marlowe’un bir diğer oyunu “Maltalı Yahudi” gibi bir intikam hikayesini konu alan “Paris’te Katliam / The Massacre At Paris: With The Death Of The Duke Of Guise”, yazarın bir yandan katolik kilisesini eleştirirken diğer yandan aristokrasiye karşı olan saklı eleştirisini barındıran bir eser. Odak noktasına Barholomew Katilamı’nı yerleştirerek taht uğruna oynanan oyunları kanlı bir şekilde okuyucuya sunan Marlowe, din kavramının da bu oyundaki yerine dikkat çekiyor. Protestanları katlederek kral olma yolunda ilerleyen Guise karakteriyle yine mutlak bir kötü sunan Marlowe’un oyununda karakterin ana kraliçeyle bir araya gelip kral Charles’ı zehirlemesi, buna ek olarak da önüne geçen herkesi öldürmesi gerçekten kan dondurucu. Sonradan tahta geçen III. Henry’nin onla dalga geçmesi üzerine ikili oynamasına rağmen amacında başarılı olamayan Guise Dükü’nün intikamını ise zehirli bıçaklı bir keşiş yollayan kardeşi alıyor. IV. Henry’nin başa geçmesiyle din kavramının nasıl insanlar üzerinde bir oyuncak olarak kullanıldığının altını çizen Marlowe, vermek istediğini okuyucuya genel olarak hissettiriyor. Olayların gelişim süreci ve karakterlerin derinlikleri ise ne yazık ki çok başarılı değil. Marlowe’un bitmemiş bir eseri olması sebebiyle perde yerine tablo olarak okuyucuya sunulan eseri daha çok özet niyetine okuyabilirsiniz.
Yorumlar