Özellikle Newton’la olan amansız mücadelesiyle ve matematiğe yaptığı olağanüstü katkıyla tanınan ünlü Alman filozof Gottfried Wilhelm Leibniz’in hayatını anlatan Maria Rosa Antognazza’nın aynı adlı kitabı “Leibniz”, Leibniz’in çalışmalarını, felsefesini ve tarihe yaptığı katkıları oldukça akıcı bir dille okuyucuya sunan başarılı bir biyografi örneği. Leibniz denilince aslında akla gelen önemli şey ansiklopedi. Bilginin mutluluğa eşit olduğunu savunan ünlü filozofun hayatının tek amacı bilgiyi insanlara aktararak evrene yararlı olmak. Bunu yaparken de evrensel bir dilin gerekli olduğuna ve bu şekilde dünyanın tüm problemlerini çözebileceğini düşündüğü bir felsefesi var. Bu yüzden Çince gibi sembolik dillere ilgi duyan Leibniz, bir yandan evrensel karakterler hakkında çalışmalarını devam ettirirken diğer yandan da bu özelliğini matematik alanında kullanmaya başlıyor.
Pascal’ın bulduğu hesap makinesini integral ve diferansiyel kavramlarıyla geliştirerek insanlığa büyük bir armağan veren Leibniz, bugün günümüzde kullandığımız başta integral ve diferansiyel olmak üzere birçok sembolün yaratıcısı olarak alanında çığır açıyor. Ünlü düşünürün hesap makinesini bulduğu zamanlarda Newton’un da hesap makinesini bulması ise büyük bir soruna neden oluyor. Hesap makinesini bulan ilk kişinin nasıl belirleneceği. Newton’la Leibniz arasında kavga ölümlerine hatta ölümlerinden sonrasına kadar devam ettiğini bilmek gerçekten üzücü. Öte yandan, Leibniz’in sembollere ve dillere olan merakı sayesinde ortaya çıkan bir diğer mucizenin de binary notation olduğunu söylemekte fayda var. Sayıların sadece 1 ve 0 ile temsil edildiği binary notation’la Leibniz’i daha o zamanlarda bilgisayarının temelini attığını söyleyebiliriz.
Bilginin tek bir çatı altında birleştirilmesi gerektiğini savunan Leibniz’in bu felsefesi sayesinde ansiklopedi ve kütüphane kavramlarına da ön ayak olduğunu söyleyebiliriz. Hayatını Guelph tarihini yazmakla harcayan Leibniz, bu yolculuğunda Kutsal Roma İmparatorluğundan İngiltere Krallığı’na kadar bir sürü imparatora hizmette bulunuyor. Hatta İngiltere Kraliçesi Anne’in tahta geçmesinin en büyük mimarının Leibniz olduğunu görüyoruz. Başımıza gelenlerin iyi bir sebebi olduğunu savunan Leibniz, optimist bir tutum sergilerken diğer yandan da Tanrı’nın en iyinin içinde bulunduğunu belirtiyor. Buna rağmen kendini John Locke başta olmak üzere yaptığı için kıymetinin zamanına göre pek de bilinmediği Leibniz’in değerinin yıllar sonra anlaşılması gerçekten çok üzücü.
Yorumlar