Hayatı doğru yaşamanın merkezine hisleri ve deneyimi koyarak felsefe alanında devrim yaratan “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma / An Enquiry concerning Human Understanding” eseriyle İskoç filozof David Hume, zihnin hislerin bir kölesi olduğunun vurgusunu yapıyor. Aldığımız kararlarda mantıktan daha çok duygularımızın esiri olduğumuzu söyleyen Hume’un belirttiği şey doğru karar verebilmemiz için duygularımızı eğitmemiz gerektiği. Kısaca, insanları ikna etmek için mantığın yeterli olmadığını, öncelikli olarak sempati, teşvik ve sanatı kullanmamız, ardından ise bunları mantıkla desteklememiz gerektiğini söylüyor. Bunu yaparken de deneyimlerimizin büyük bir rol oynadığının defalarca altını çizen ünlü filozofun asıl olayı ise din kavramının mantıklı hiçbir tarafının bulunmadığını belirtmesi. Davranışlarımızın nedeninin sorumlusu Tanrı’ysa kötü davranışlarımızın suç ortağının Tanrı olduğunu yazan Hume, böyle bir şeyin ne kadar mantıksız olduğunu ve bunun sonucunda Tanrı kavramının yanlış anlaşıldığını söylüyor. İnsanların bilgisizlikten olağanüstü gibi gördüğü olaylar sebebiyle mucize kavramının ortaya çıktığını da okuma şansı bulduğumuz kitapta Spinoza benzeri bir yaklaşım görmek mümkün. Din gibi rasyonel kavramların ihtiyaç sebebiyle alışkanlığa dönüştüğünü ima eden Hume’un asıl vermek istediği en önemli mesaj ise gözlerimizdeki perdeyi kaldıran bilginin önemi. Okudukça altını çizmekten kendinizi alamayacağınız oldukça önemli felsefi eserlerden biri olan “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma” finali ise çok vurucu: Nicelik ya da sayıyla alakalı soyut veya olgusal durum ve var oluş hakkında deneysel bir muhakeme içermeyen şeyleri yakın gitsin, zira içinde safsata ve yanılsamadan başka bir şey yok demektir.
Ana Sayfa
Kitap Laboratuvarı İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma / An Enquiry concerning Human Understanding...
Yorumlar