The_Dark_Knight_Rises_filmdoktoruNeden düşeriz? Tekrardan ayağa kalkabilmeyi öğrenebilmek için. Tıpkı “Batman ve Robin” (1997) faciasından sonra Batman’in başardığı gibi.

Gelmiş geçmiş en büyük yönetmenlerden biri olduğunu  birbirinden kaliteli filmlere imza atarak ispatlayan İngiliz yönetmen Christopher Nolan, 2005 yılında “Batman Begins” (Batman Başlıyor) ile sadece çizgi roman filmlerinin çıtasını yükseltmekle kalmadı; aynı zamanda seyirciye gerçekçi, ciddi ve felsefesi yüksek dört dörtlük bir film sunarak Batman’in küllerinden yeniden doğmasını sağladı. Devam filminin geleceği şüpheliydi; çünkü bilindiği üzere Nolan sadece iyi olacağını düşündüğü bir filmi yapardı. “The Prestige” (Prestij, 2006)‘den sonra Nolan 2008 yılında başka bir başyapıtla, yani Batman’in ikinci filmi “The Dark Knight” (Kara Şövalye) ile geri döndü. Yönetmen “Kara Şövalye”yle birlikte, Heath Ledger’ın mükemmel Joker performansıyla gelmiş geçmiş en iyi devam filmlerinden birine imza attı. Sekiz dalda Oscar’a aday olup ikisini alan filmin, En İyi Film dalında aday edilmemesi Oscar’lara damgasını vurdu ve Oscar’da en iyi film kategorisinin beş filmden ona çıkarılmasında rol oynadı. “Kara Şövalye”nin elde ettiği başarıyı tekrar yakalamak oldukça zordu ve Nolan seriyi ancak anlatılmaya değer bir hikaye olunca bitireceğini söyledi. Aradan dört yıl geçti ve Nolan “The Dark Knight Rises” (Kara Şövalye Yükseliyor) ile sözünü tutarak, seriyi dört dörtlük bir final filmiyle sonlandırıp gelmiş geçmiş en iyi üçlemelerden birine imza attı.

the_dark_knight_rises-filmdoktoru1
Bane (Tom Hardy)

Nolan’ın son filmde yaptığı en zekice hareket, filmin kötü karakter tercihini Bane’den yana kullanması. Hiç bir politik görüş bulundurmayan bu tercihin tek nedeni ise serinin kendini tekrar etmesini istememesi. “Kara Şövalye”den sonra özellikle Batman hayranlarının ilk tercihi Bilmececi (The Riddler)’den yanaydı. Hatta rol için Johnny Depp bile uygun görülmüştü hayranlar tarafından. Bilmececi, Joker gibi zekasını kullanan, Joker’den daha çelimsiz ve yapacağı suçları önceden bilmece ile haber veren bir karakter olmasından ötürü Batman’i fiziksel anlamda sınayan bir karakter değildi. Bu durumda üçüncü filmin “Kara Şövalye”den bir farkı olmayacaktı; fakat kötü karakter zanaatkarı Nolan, Bane karakteri ile Batman’i hem mental hem de fiziksel anlamda sınayarak seyirciye beklediği realistik kapışmayı sunuyor. Tom Hardy’nin yüzünün sadece yüzde 20’si ile muazzam bir şekilde canlandırdığı ve seslendirdiği Bane, şimdiden unutulmaz kötü karakterler arasına girmiş durumda.

Nolan’ın yaptığı bir diğer zeki hareket ise “Batman Başlıyor” ve “Kara Şövalye”nin aksine seriye Kedi Kadın (Catwoman) ve Miranda Tate ile feminizm katması. 1992 yılında Tim Burton’ın “Batman Returns” (Batman Dönüyor) ile seyirciyle buluşan Kedi Kadın’ı Michelle Pfeiffer canlandırmıştı. Her ne kadar iyi bir performans sergilese de canlandırdığı karakter çizgi romandan biraz uzaktı. Çizgi romanda Kedi Kadın, hiç bir özel gücü bulunmayan bir hırsız ve femme fatale’dir. Ne iyi ne de kötü bir karakter olan Kedi Kadın’ın özelliği ise aynı bir kedi gibi istediğini istediği zamanda yapabilmesidir ki filmde de bu tam anlamıyla uyarlanmış durumda. Nolan’ın her zamanki yerinde tercihlerden biri olan Anne Hathaway, rolüne Pfeiffer’dan daha fazla derinlik katarak, hem Batman ile olan ilişkisine istenilen çekiciliği katarken hem de karakterin içinde bulunduğu yalnızlığı olması gerektiği gibi anlatıyor. Utangaç ve masum gibi görünen ama istediği zaman vamp halini gösteren Kedi Kadın’ın beklenmedik tepkileri ise harikulade. Bunun yanında filmlerinde kadın karakterlere yer vermeye “Inception” (Başlangıç, 2010) ile başlayan usta yönetmen, bu filmde Hathaway ve Cotillard ile ilk defa bu kadar kadın karaktere yer veriyor. Ayrıca filmin feminizme vurgu yapan özelliklerinden biri de Nolan’ın “Dent Harekatı”ndan sonra hapishanelerde artık cinsiyet ayrımının yapılmadığının altını çizmesi.

DKR-14411
Selina Kyle/Kedi Kadın (Anne Hathaway)

Filmin beni en etkileyen yanı hayatın dibine vurmuş bir adamın hikayesini mükemmel bir şekilde düşünülmüş çukur metaforuyla anlatması. Önce sevgilisini, sonra paralarını ve en son da sağlığını kaybeden Bruce Wayne’in aynı bir anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğması fazlasıyla etkileyici. Bir de Nolan’ın bu durumu Lazarus Çukuru olarak resmetmesi herşeyi bambaşka bir boyuta çıkarıyor. Ayrıca, çukurdan çıkmak için gerekli olan şeyin insanın kendisine olan inancı olduğunu vurgulayan filmde Wayne’in çukurdan çıkmasını engelleyen şeyin çukur için kullandığı ip olduğunu görüyoruz. Bu detayla yine oldukça önemli bir noktaya değinen Nolan, Wayne’in çukurdan çıktığı sahneyle yılın en iyi sahnelerinden birine imza atıyor. Öte yandan, Bruce Wayne’in psikolojik durumunu üçleme boyunca ön plana çıkaran yönetmenin bu tutumu Batman’in Kedi Kadın’la konuştuğu sahnelerde de sürdürmesi epey hoş olmuş. Bunu özellikle Kedi Kadın’ın “Bu insanlara borcun kalmadı artık. Onlara her şeyini verdin.” demesi üzerine Batman’in “Her şeyimi değil, henüz değil.” dediği sahnede açık bir şekilde görmek mümkün. Wayne’in gözlerine dikkatli bir şekilde bakıldığında hayatta kaybedecek hiçbir şeyin olmadığını anladığımız karakterin hayatta tutunduğu tek şeyin Batman alt benliği olduğunu görüyoruz.

Gelelim filmin içeriğine ve politikasına. Çoğu izleyicinin savunduğunun aksine aslında “Kara Şövalye Yükseliyor” sağ görüşü desteklemiyor. Dikkatle izlendiği takdirde ne sağ ne sol görüşü tutan film, hiç bir politik düşüncenin İki-Yüz’ün (Two-Face) parası gibi tek taraflı yürümeyeceğini açık bir şekilde anlatırken, ekonomik dengesizliğin sürmesi halinde devletlerin çökeceğini gösteriyor. Yani tam anlamıyla bir sistem eleştirisi yapıyor. Bruce Wayne’in “Batman Başlıyor”da Batman olmasının amacı suçlulara karşı savaşmasından çok Gotham’a sosyal adaleti getirmekti. Rachel’a “hukuk sisteminiz kokuşmuş” diyerek kapitalist düzene bir eleştiride bulunan Wayne, hem Batman hem de Bruce Wayne olarak halka yardım ediyordu. İlk filmle halkın kahramanı olan Batman, beraberinde Gotham’a sosyal adaleti getirmeye de başlamıştı. “Kara Şövalye”de kapitalist düzenin devam etmesine rağmen halk eşitsizlikten şikayetçi değildi; çünkü Batman halkı koruyor; adaleti ve dengeyi olabildiğince sağlıyordu. İkinci filmin sonunda ise Batman, işlemediği suçu halkın umudunun kırılmaması uğruna üstleniyor ve ortadan kaybolmak zorunda kalıyordu. Wayne’in kendini sekiz yıl inzivaya çekmesinden ötürü “Kara Şövalye Yükseliyor”da, sosyal denge bozulmuş; zenginler daha zengin olurken alt sınıf daha fakir olmuş durumda. Sonucunda ise bu eşitsizliğe dayanamayan alt sınıftan çok hapishane kaçkınları terrörist lideri Bane’in kışkırtmaları ile isyan çıkarmakta ve ülkeyi nükleer bomba ile tehdit etmektedirler. Sözde şehri halka veren Bane, ülkede sıkı yönetim ilan edip yardımcılarına “kardeş” diye hitap etmekte ve faşist bir diktatör tablosu çizmektedir. Beş ay gibi uzun bir müddet koyan Bane’in amacı ise Ra’s al Ghul’un yarım kalan emellerini gerçekleştirmek; yani Gotham’ı yerle bir etmektir. Batman ise sınıf ayrımı gözetmeksizin insanları korumak için Bane’e karşı durmaktadır, çünkü ilk filmde de söylendiği gibi “merhamet bizleri düşmanlarımızdan ayıran bir özelliktir” ve bir insanın suçu ne olursa olsun cezası ölüm değildir. Bunu ne sağ ne de sol görüş desteklemektedir zaten. Bu politik dengeyi sağlamak tarihten de görülebileceği üzere ancak kaliteli bir liderle gerçekleşebilir. Bu seride de Batman, bu dengeyi sağlayabilecek kapasitede olan bir lider olarak resmedilmektedir.

the_dark_knight_rises-filmdoktoru3
Batman (Christian Bale)

Gelmiş geçmiş en gerçekçi çizgi roman uyarlamalarından biri olan “Kara Şövalye Yükseliyor”, etkileyici sahneleri ve Nolan’ın “Citizen Kane” (Yurttaş Kane, 1941) vari kamera açılarıyla her karesinde kalitesini gösteriyor. Nolan’ın dövüş sahnelerinde modern aksiyon çekimleri yerine klasik çekimler kullanması bu sahneleri daha etkileyici ve gerçekçi kılarken, Bane ile Batman’in ilk dövüşüyle de seyirciye duygusal anlamda bir ilk yaşatıyor. Nolan’ın bu sahnede arkada hiç müzik kullanmadığının altını çizmek gerek. Bane’in yürüyüşlerini arka plandan çekerek ve bazı sahnelerde worm-eye kamera açısını kullanarak karakterin ne kadar güçlü ve büyük olduğunu gösteren Nolan, bazı detaylarla da karaktere etkileyici bir derinlik katıyor. Buna en güzel sahne ise Bane’in, Bay Dagget’ın omzuna elini koyarak gücü elinde tuttuğunu konuşmaya başlamadan hissettirmesi. Kedi Kadın’la Batman arasında geçen konuşmalarda Nolan’ın göz açısını koruması da ikilinin arasındaki duygusal çekişmeyi yansıtıyor. Öte yandan, Bane’in hapisane önünde verdiği konuşma sahnesiyle yine yılın en iyi sahnelerinden birine imza atan yönetmen, Zimmer’ın harika müzikleriyle harmanlanmış tüyleri diken diken eden bir konuşma sekansı ortaya koyuyor. Ayrıca, yönetmenin imzası niteliğindeki sevdiği kadını kaybeden karakter bu sefer Bruce Wayne.

8 yıllık gibi uzun bir süreci çoğu filmin aksine gerçekçi ve başarılı bir şekilde kotaran “Kara Şövalye Yükseliyor”un teknik anlamda da hiç bir eksiği bulunmamakta. Filmin bir kısmını “Kara Şövalye” gibi IMAX kameraları (70mm) ile çeken Nolan, Wally Pfister’ın eşsiz görüntü yönetimi ile de seyirciye yine benzersiz bir deneyim yaşatıyor. Etkileyici ses kurgusu, ses miksajı ve görsel efektleri ile film, seyirciye dört dörtlük bir sinema zevki sunuyor. Bunun yanında film, özellikle epik son bir saatiyle açıkçası senenin en iyi kurgularından birine imza atmış. Nolan’ın sadece gerektiği kadar klişelere başvurduğu filmde bu kararı oldukça yerinde buluyorum; çünkü gözünüzü bir an bile ekrandan ayırmamanızı sağlıyor. Ayrıca, Bane’e diğer filmlerin aksine gerçekçi bir son hazırlayan yönetmenin en önemli aksiyon klişelerinden birine son vermesi gerçekten takdire şayan. Sonuçta sonumuzun nasıl ve nereden geleceğini bilmek neredeyse imkansız ve Nolan’da bunu göz önünde bulundurarak tabuları yıkıyor. Bu arada çoğu izleyicinin gereksiz olduğunu düşündüğü Kedi Kadın ile Batman’in öpüştüğü sahnenin üçleme açısından oldukça önem taşıdığına özellikle belirtmek istiyorum ki, açıkçası bence filmin en şiirsel sahnelerinden biriydi.

the_dark_knight_rises-filmdoktoru4
Bane (Tom Hardy) ve Batman (Christian Bale)

“No Man’s Land” ve “Batman: Knightfall” çizgi romanlarından uyarlanan filmin diğer Batman çizgi romanlarına olan göndermeleri de oldukça hoş. Başta Ra’s al Ghul olmak üzere insanların öldükten sonra dirilmesini sağlayan Lazarus Çukuru’nu gerçekçi bir şekilde filme uyarlayan Nolan, John Blake (Joseph Gordon-Levitt) ile de çizgi romandaki en önemli karakterlerden birine, üç farklı karakterin özelliğini birleştirerek saygı duruşunda bulunuyor. Çizgi roman hayranlarının daha bir çok detay bulacağı filmde Killer Croc’a ait bir gönderme bile mevcut. Bu arada filmin Frank Miller’ın 1986 yılındaki Batman klasiği olan “Batman: The Dark Knight Returns” çizgi romanından da etkilendiğini belirtmek gerek.

Önceki iki filmde James Newton Howard’la beraber çalışan müzisyen Hans Zimmer, bu filmde ise tek başına çalışıyor. “Başlangıç”ta olduğu gibi kapsamlı bir müziğe imza atan Zimmer’ın müziklerini tekrar dinleyerek filmdeki tüm sahneleri hatırlamak neredeyse mümkün. Zimmer, “The Shadows Betray You” ve “Gotham’s Reckoning” ile Bane’in derinden gelen terrörist havasını, kedi adımı gibi ilerleyen “Mind If I Cut In?” parçası ile de Kedi Kadın’ın gizemli çekiciliğini hissettiriyor. Bunun yanında “Imagine the Fire” ve “Rise” kompozisyonları gerçekten harikulade. Ve tabii enfes “Why Do We Fall?” parçasını da unutmamak gerek.

DKR-16679rC
Bane (Tom Hardy) ve Batman (Christian Bale)

Özetlemek gerekirse; “The Dark Knight Rises” (Kara Şövalye Yükseliyor), epik sahneleriyle modern zamanın “Lawrence of Arabia” (Arabistanlı Lawrence, 1962)‘sı diyebileceğimiz, içeriği ile ise modern “Dr. Zhivago” (Doktor Civago, 1965) olarak tanımlanabilecek bir film. Yılın mükemel filmlerinden biri olmasının yanında “Kara Şövalye” Üçlemesine dört dörtlük bir final sunan film, hayatta düşmüş bir insanın yeniden ayağa kalkmasını muhteşem bir metaforla anlatıyor. Kesinlikle IMAX sinemalarında veya Blu-Ray’de izlenmesini önerdiğim efsanenin bu epik son halkasını sakın kaçırmayın.

Yönetmen: Christopher Nolan
Senaryo: Christopher Nolan, Jonathan Nolan
Oyuncular: Christian Bale, Tom Hardy, Michael Caine, Morgan Freeman, Gary Oldman, Anne Hathaway, Joseph Gordon-Levitt, Marion Cotillard
Orijinal Müzik: Hans Zimmer
Süre: 164 dk.
Ülke: ABD, İngiltere

NOT: A+

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...