33-istanbul-film-festivali-banner-filmdoktoru
33. İstanbul Film Festivali

enemy-filmdoktoru33. İstanbul Film Festivali’nin sonlarına yaklaştığımı şu günlerde hala beni derinden etkileyemeyen bir film çıkmadığından yakınırken karşıma çıkan bir film durumu bir anda tam tersine çevirdi. Etkili metaforik yapısıyla tam da analiz etmeyi sevdiğim türden bir film olmasının yanında geçen seneki filmi yüzünden heyecanla beklediğim bir yapımdı bu film. Beklentimin olabildiğince yüksek olarak izlememe rağmen beklentilerimin tam karşılığını almakla beni şaşırtan bu filmi bu yazıda analiz edeceğimden ötürü bazı sürprizbozanlara başvuracağım. Bu yüzden ikinci paraftan sonrasını filmi izlemeyen okuyucuların “okumamasını” öneriyorum.

Bir başka 33. İstanbul Film Festivali filmi olan “Prisoners / Mahkum” ile geçen senenin en iyi filmlerinden birine imza attığını düşündüğüm Denis Villeneuve’nin yeni filmi “Enemy / Düşman”, üst metinde günün birinde film izlerken tıpatıp benzerini gören bir adamın bu doppelganger’ını gerçek hayatta bulup tanışma öyküsünü anlatan muhteşem bir gerilim örneği. José Saramago’nun “The Double” adlı romanından esinlenildiği için romanla arasında ciddi değişiklikler olan filmin bu yapısı ise alegorili alt metnine zemin hazırlamış. Başrolünde Jake Gyllenhaal’ın oynadığı filmi ufak bir konu anlatımında sonra incelemeye başlayalım.

enemy-filmdoktoru1
Adam (Jake Gyllenhaal) ve Helen (Sarah Gadon)

Hayatı profesörlük yapmak ve sevgilisi Mary’yle (Mélanie Laurent) sevişmekten ibaret olan Adam (Jake Gyllenhaal), bu rutin hayata değişiklik getirmek adına bir meslektaşının tavsiyesiyle film izlemeye karar verir. O akşam sevgilisiyle vakit geçirmek yerine film izlemeye karar veren Adam’ın filmde kendine tıpatıp benzeyen bir oyuncu olduğunu farketmesi ise karakterin hayatını tepetaklak eder. Doppelganger’ıyla buluşabilmek için her türlü yolu deneyen Adam, ne yapıp edip sonunda lüks bir apartmanda karısı Helen’la yaşayan Anthony’yle (Jake Gyllenhaal) görüşür. Başta oldukça normal bir tanışma faslı geçiren ikilinin dostluğu Anthony’nin Adam’ın Helen’la (Sarah Gadon) birlikte olmuş olabileceğinden şüphelenmesiyle son bulur. Karanlık oyunların ve tehditlerin havada uçuşacağı bu yeni ortamda Adam, kendini Anthony’nin zorla verdirttiği ahlaksız karara karşılık verip vermeyeceğini düşündüğü bir çaresiz durumda bulur.

2012‘deRebelle / War Witch / Savaş Cadısı filmiyle tanıdığımız Nicolas Bolduc’un muhteşem görüntü yönetimiyle seyirciye fazlasıyla karanlık ve ürkütücü bir film olan “Düşman”, metaforik anlatım şekliyle seyirciye oldukça yoruma açık bir seyir sunuyor. Bu yüzden filmi açılış sahnesinden başlayarak açıklamanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Film, Adam’a tıpatıp benzeyen Anthony’nin “Eyes Wide Shut / Gözü Tamamen Kapalı” (1999) tarzı kadınların erkeklere eşlik ettiği bir tarikat ayinine benzer bir ortama girmesiyle açılış yapıyor. Karısını aldatmasının verdiği suçluluk duygusunun Anthony’nin yüzünden oldukça açık bir şekilde okunduğu bu sahnede sahneye örümcek getirilip bir kadın tarafından ezilmesi ise karakteri iyice sıkıyor. Bu sahneyle karakterin aynı o örümcek gibi çevresindeki kadınlar tarafından itibarsızlaştırıldığının alegorisinin yapıldığı filmde Anthony örümcekte bir nevi kendini görüyor.

Öncelikle Adam’la Anthony’nin aslında aynı kişiler olduğunu söylemek de fayda var. Karakterlerin doğum izlerinin simetrik olmaması onların yapışık ikiz olmadığını doğrularken, Adam’ın kendine ait olan yırtık fotoğrafın karısı Helen’la olan tam versiyonunu Anthony’nin evinde bulması ise onları tek bir karakter olduğu teorisini güçlendiriyor. Bu durumda Anthony ve Adam’ı hayatında ikiye bölünmüş şizofreni bir karakter olarak tanımlamak mümkün. Ama daha açık bir sonuç için burada birkaç önemli detaya dikkat etmek gerek.

Öncelikle Adam’ın oyunculuk ajansına gizlice girmeye çalıştığı sahnede görevlinin Anthony’nin aktörlüğü 6 ay önce bıraktığını vurguladığını hatırlamak lazım. Karısı Helen’ın da 6 aylık hamile olduğunu göz önünde bulundurursak Anthony’nin aktörlüğü karısının hamile kalmasıyla bıraktığını söyleyebiliriz. Peki, burada Adam’i Anthony yapan detay ne dersek, Adam’ın annesiyle konuştuğu sekansı örnek verebilirim. Annesinin Adam’a ucuz filmlerdeki aktörlük yapma fantezisine bir son verip artık sahip olduğu düzenli hayatına odaklanması gerektiğini söylediği bu sekansın karakterin oyunculuk geçmişini doğruladığını düşünüyorum. Bu durumda, Adam’ın zamanında oyunculuk yaptığını ve bu sırada geliştirdiği şizofreni durumunun etkisiyle olayları hatırlamadığını söyleyebiliriz. Ayrıca, Helen’in Adam’ı görmek için okulu ziyaret ettiği sahneyle karakterin Anthony’nin bu durumunu yeni yeni keşfettiğini de çıkarmak mümkün.

enemy-filmdoktoru2
Adam ve Helen

Gelelim Adam’ın profesörlük yapmasına. Açıkçası ben aktif olmayan öğrencilerle dolu sınıfa ne zaman gitse kelimesi kelimesine aynı şeyleri öğreten Anthony/Adam’ın profesör olduğuna dair açık bir kanıt olmadığını düşünüyorum. Bir profesöre göre oldukça lüks bir evde yaşayan karakterin hatta bir sahnede de boş sınıfa girmesi aslında orada hiç ders olmadığına dair şüpheleri arttırıyor. Öte yandan, karakterin “sözde” ders verdiği zamanlarda diktatörlükten bahsetmesi kadınların erkekler üzerindeki egemenliğine olan bir atıf olarak göze çarpmakta. Bu derslerde diktatörlükte halkın cahil bırakılıp iletişim kaynaklarının sansürlendiğinden ve onlara oyalama olarak gladyatörler veya sirk gibi eğlenceler sunulduğundan bahseden filmde bu durumun süregelen yapısından bahsediliyor. Bir nevi kadınların erkeklerde üzerinde diktatörlük kurduğunu savunan filmde oylama olarak sunulan eğlencenin bu durumda seks olduğunun da “paralel kurgu”yla altı çiziliyor. Bu noktada akla hemen dişisi erkekten daha büyük olan karadulun çiftleşmenin hemen ardından erkeği yediği gerçeğini getirmekte fayda var. Böyle düşününce filmin başında karakterin kendini gördüğü küçük örümceğin bir kadın tarafından ezildiği sahnenin anlamı daha da açık hale geliyor. Bir de örümcek kafasına sahip bir kadının yürüdüğü sahneyi göz önünde bulundurursak filmdeki örümcek (karadul) metaforlarının “kadın gücü”nü temsil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Melanie karakterinin Anthony/Adam’ın seks şovlarında beraber olduğu kadınları temsil etme ihtimalinin yüksek olduğu “Düşman”da karakterin bu gizli hayattan vazgeçme kararı da bir başka paralel kurguyla seyirciye sunulmakta. Anthony’nin daha önce bir kadın tarafından arandığını öğrendiğimiz filmde Helen’in bu zamansız gece çıkmalarını farkettiğini ve şüphelenmeye başladığını görüyoruz. Adam’ın çıkmamasını istediği yatak odası sahnesinde okulun nasıl geçtiğini sorarak karakterin Adam karakterine gönderme yapan Helen, kocasının geceleri dışarı çıkmayan halini tercih ediyor. O gece ilk defa dışarı çıkmayan Anthony/Adam’ın bu bağımlı durumdan kurtulmasının ilk adımını attığının metaforu ise karakterin Anthony yanıyla Melanie’nin trafik kazası geçirdiği sahneyle yapılıyor. Kırılan araba camının aynı bir örümcek ağını andırdığı bu sekansın hemen ardından radyoda kaza haberini dinleyen Adam/Anthony’nin karısıyla hiçbir şey olmamış gibi davrandığına dikkat çekmek gerek. Fakat cebinde anahtar bulan Anthony’nin haberin sesini kısarak yani bir nevi vicdanını duymamazlıktan gelerek Helen’a gece yine çıkabileceğini söylemesi uzun sürmüyor. Buna duyan Helen’ının bu durum karşısında dev bir örümcek halini alması ise isterse her kadının yeri geldiğinde dev bir örümceğe dönüşmesinin benzetmesinden başka bir şey değil.

Metaforik yapısıyla tepki alabilecek bir film olmasına rağmen bunu kendi içine fazlasıyla başarılı bir şekilde ayarladığını düşündüğüm filmde Jake Gyllenhaal yine harikulade bir işe imza atıyor. Bunda yönetmen Villeneuve’nin katkısı tabii oldukça fazla. Öte yandan, Danny Bensi ve Saunder Jurriaans’ın rahaatsız edici müziklerini unutmamak lazım. Filmi domine etmiş durumdalar. Neredeyse her sahneye Bolduc’la beraber bambaşka bir hayat katmışlar.

enemy-filmdoktoru3
Anthony (Jake Gyllenhaal) ve Adam (Jake Gyllenhaal)

Sonuç olarak karanlık atmosferi ve irite edici müzikleriyle gerilim türünün muhteşem örneklerinden biri olan “Enemy / Düşman”, yönetmen Denis Villeneuve’ün kariyerindeki çıkışa devam ettiğinin bir göstergesi. Kült havasıyla kendi hayran kitlesini edineceğini düşündüğüm filmin metaforik alt yapısı ise filmin en etkileyici tarafı. Jake Gyllenhaal’ın yine harikulade bir performans sergilediği film, şimdiden yılın en iyi filmleri listemde yerini aldı.

Yönetmen: Denis Villeneuve
Senaryo: Javier Gullón (senaryo), José Saramago (roman)
Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Mélanie Laurent, Sarah Gadon
Orijinal Müzik: Danny Bensi, Saunder Jurriaans
Görüntü Yönetimi: Nicolas Bolduc
Kurgu: Matthew Hannam
Prodüksiyon Tasarımı: Patrice Vermette
Kostüm Tasarımı: Renée April
Süre: 90 dk.
Ülke: Kanada, İspanya

NOT: A-

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...