“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” diyerek devlet yönetimi konusunda çığır açan bir görüş ortaya koyan “Toplum Sözleşmesi / The Social Contract / Du contrat social, ou Principes du droit politique”, Rousseau’nun magnum opusu olmakla beraber felsefe yön vermiş gerçek bir başyapıt niteliğinde. “İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur. Falan kimse kendini başkalarının efendisi sanır ama, böyle sanması, onlardan daha da köle olmasına engel değildir.” diye eserine başlayarak sadece zamanının değil aynı zamanda günümüz sistemine de adeta tokat atan ünlü filozofun eserinin temelinde özgürlük bulunuyor. İnsan özgürlüğünü her şeyden üstün tutarak “mükemmel demokrasi”yi savunan Rousseau’nun özgürlükten vazgeçmenin insanlıktan vazgeçmek olduğunu altını çiziyor. “İnsan boyun eğmeye zorlanıyorsa, boyun eğmek zorunda değildir.” diyerek 30 sene sonraki Fransız Devrimi’ni ateşleyen eserin bir diğer dikkat çeken tarafı ise gücün hak yaratmadığı. İnsanın özgür doğduğunu ve özgürlüğü desteklemeyen bir yönetim biçiminin uygulanamayacağını savunan Rousseau, insanların birlik olarak ortaya çıkardığı güçle “cumhuriyet” tanımını okuyucuya sunuyor. Toplum sözleşmesiyle insanların doğal özgürlüğünü kaybederek toplumsal özgürlüğü yani elindeki şeylerin sahipliğini kazandığını belirterek Hobbes’u andıran bir görüş ortaya koyan eserde Machiavelli’yi de öven kısımlar mevcut.

Devlet yönetimini halk, egemen varlık ve yasacı olarak üçe bölündüğü kitapta Platon’un 5’e ayırdığı yönetim biçimlerini Rousseau demokrasi, aristokrasi ve monarşi olarak 3 bölümde inceliyor. İyi bir devlette zengin ile fakir arasındaki farkın oldukça az olduğuna dikkat çeken eser, cezaların sıklığını devletin zayıflığına ve tembelliğine bağlıyor. Her yönetimin her devlete gitmediği, özgürlüğün her iklimde yetişen bir bitki olmadığını belirten Rousseau’nun asıl bombası ise dindarların köle olmak için yaratıldığını, bu yüzden de dinle yönetilen devletlerin zorbalığa meyilli olduğunu belirtmesi. Okudukça altını çizdiğiniz kitabın tabii ki sorgulanacak birçok yeri mevcut ama görüşleriyle çağının çok ötesinde bir esere imza atan Rousseau, Platon, Aristoteles, Cicero, Hobbes ve Montesquieu’nun izinden giderek insan odaklı bir devlet sistemiyle sadece Fransa değil aynı zamanda ABD ve Türkiye gibi ülkelerin de sistemlerini belirliyor.

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...