Düşünceleriyle aydınlanma felsefesinin önünü açan aynı zamanda siyasete de yön veren ünlü İngiliz düşünür John Locke’un hayatını anlatan Roger Woodhouse’un aynı adlı eseri, Locke’un hayatını düşünceleriyle beraber fazlasıyla detaylı bir şekilde okuyucuya veren genel olarak başarılı bir biyografi. Thomas Hobbes’a nazaran insanlıktan umudunu yitirmeyen John Locke’un iç savaşın son zamanlarında büyümesi bu şekilde düşünmesinin en büyük nedeni. Tıp alanındaki araştırmalarıyla doktor ünvanı layık görülen Locke’un Lord Ashley Shaftesbury’le tanışması hayatının kırılma noktalarından birini oluşturuyor. Bu şekilde devlet işlerinde de rol almaya başlayan Locke’un birbirinden farklı dinlere sahip olan insanların barış içinde yaşamaları için birbirlerine hoşgörü göstermeleri gerektiğini savunması alanında çığır açan düşüncelerinin başında geliyor. Gördüğü savaşlarının çoğunun nedeninin insanların birbirleri üzerine yaptığı din baskısı olduğunu gören Locke’un insanların istediği dini inancı tercih etme özgürlüğüne sahip olduğunu savunması bugünün inanç ve düşünce özgürlüğünün temeli niteliğinde. Dini inancın devletle ilgisini olmadığını, akla uymayan hiçbir ayetin körü körüne kabul edilmemesi gerektiğini öne süren Locke, insanların okuduklarını daima başkalarıyla paylaşarak düşünmeleri gerektiğini belirtiyor. Buna ek olarak Hobbes’un aksine devleti yönetenlerin Tanrı tarafından değil halk tarafından başa getirildiğinin, ve yönetimdeki şahsın halkı korumadığı takdirde görevden alınabileceğinin altını çizen ünlü düşünür, doğal hakların halkın elinden alınmayacağını belirterek demokratik yapılaşmanın da temellerini atıyor.

Locke’un en önemli katkılarından bir diğeri de eğitim üzerine. Edward Clarke’ın oğlunu nasıl yetiştirmesi gerektiğine dair yardım almak için Locke’un yanına gelmesi buna büyük katkı sağlıyor. Doğduğumuz da beynimizin boş bir kutu olduğunu, ve Tanrı inancı dahil olmak üzere her türlü bilginin dışarıdan ve deneyimden geldiğini belirten Locke, çocukların gelişiminde aldıkları eğitimin fazlasıyla önemli olduğunu vurguluyor. Hatta çocukların belli bir yaşa gelmeden kutsal kitapları okumaması gerektiğini söyleyen Locke’un kutsal kitapların yetişkin olmayan bireyler için tehlikeli ayetler barındırdığının altını çizdiğini söylemek gerek. Kısaca, “Treatises of Government”, “An Essay Concerning Human Understanding” ve “Some Thoughts Concerning Education” eserleriyle çığır açan Locke’un değerini bu kitapla daha net bir şekilde anlıyorsunuz.

Kronik bronşiti sebebiyle nefes almakta zorlanan Locke’un hayatını ve düşüncelerini derinlemesine anlatan kitabın zayıf tarafı ise Locke hakkında her şeyi vermesi. Newton ve Leibniz’le aralarında geçen konuşmalara da değinmesine rağmen daha çok ansiklopedi olarak tanımlayabileceğim kitabı okurken açıkçası zaman zaman çok sıkıldığımı belirtmeliyim. Ama aldığım notlara göz attığımda okuduğuma değdiğini söyleyebilirim.

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...