17 yaşındaki Elio’nun babasının arkadaşı Oliver’la olan ilişkisini konu alan “Call Me By Your Name / Beni Adınla Çağır”, “Brokeback Mountain / Brokeback Dağı”nın  (2005) geçtiği 1960’lı yıllarda eşcinsel bireylerin yaşadığı zorlukların 1980’lerde ne kadar değiştiğini bizlere Richard Linklater’ın “Before” (1995-2013) serisi gibi sunan sıradan bir filmin ötesine gidemiyor. Fazlasıyla tahmin edilebilir ısmarlama sonuyla şaşırtmayan “Beni Adınla Çağır”ın seyirciye oynadığı her sahnede biraz daha belli oluyor. Düşündükçe kafalarda bazı sorgulamalara yol açan filmin dokunulmazlığı ise karakterleri ele alış biçiminden kaynaklı. Yönetmen Luca Gudagnino’nun cinsellikten çok karakterler arasındaki duyguya önem verdiği film için Vladimir Nabokov’un meşhur eseri “Lolita”nın modern bir uyarlaması olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Filmin finalinin uyarlandığı Andre Aciman’ın aynı adlı romanına göre daha farklı olduğunu söylemek gerek. Buna rağmen farklı ülkelere gitmek zorunda kalan karakterlerin aralarındaki aşkın gidişatının da Linklater’ın Before serisini andırdığını düşünüyorum. Bundan sonraki devam filmlerinin “bundan 10 yıl sonra” temasında olma ihtimali çok yüksek. Zaten kitabı okuyanlarından da bileceği gibi roman ikilinin son karşılaşmasından 15 ve 20 yıl sonraki karşılaşmalarını da okuyucuya sunarak bitiyor. İkili arasındaki yakınlaşmayı aynı bir günlük gibi izleyiciye yansıttığı için karakter gelişiminde eksik kalan yönetmenin olayları kendini keşfeden bir çocuğun gözünden anlatması filmin öne çıkan özlliklerinden. Bu yüzden büyük ilgi alan filmin kesintisiz jenerik bölümü oldukça dikkat çekici. Bunda tabii “Interstellar / Yıldızlararası” filminin genç oyuncusu Timothée Chalamet’in katkısı büyük. Armie Hammer’la kıyaslandığında kendini gösterebilmeyi başaran Chalamet, genç yaşına rağmen oldukça başarılı bir performans sergiliyor. Hammer ise yine bildiğimiz Hammer olarak yeterince farklılık yaratmamasına ek olarak yapısı ve yaşı itibariyle de Chalamet’in yanında fazlasıyla olgun duruyor. “Beni Adınla Çağır” bu yüzden işlediği konu itibariyle cüretkar ve tartışmaya açık bir film. Kitaptaki karakterler arasındaki yaş farkının oldukça az olmasına rağmen Gudagnino’nun başrole 31 yaşındaki Hammer’ı seçmesi bence ne yazık ki doğru bir tercih değil. Burada daha çok Gudagnino’nun geçmişte yaşadıklarının ve düşündüklerinin bir yansıması söz konusu. Bu da filmi “ilk aşk” teması altında derin bir yere koyamıyor. “İlk aşk” adı altında İtalya dönüşü evlenmek planları yaparak kendini düşünen bencil bir yetişkinin genç bir çocuğu duygusal anlamda kullanması gerçekten üzücü. Film Oscar’larda En İyi Uyarlama Senaryo’yu kazandı.

NOT: B-

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...