Son zamanlarda yaptığı filmlerle favori yönetmenlerim arasında giren Denis Villenueve’in yeni filmi “Arrival / Geliş” (doğrusu “Varış”) işlediği konu itibariyle belki de yılın en riskli filmiydi. Kabaca uzalıların dünyayı ziyaret etmesini anlatan “Varış”ın ne bir ilk ne de bir son olacağını hepimiz biliyorduk. İşte bu noktada “Prisoners”, “Enemy” ve “Sicario” gibi şahane filmlere imza atan Villeneuve’e güvenmekten başka çare kalmıyordu ki kendisi yine hayal kırıklığı yaratmadığı gibi 2016’nın da şu ana kadarki net en iyi filmine imza atmayı başarmış. Bu arada yazıda sürprizbozanlar bulunmaktadır.
Yarattığı gizem dolu ürkütücü atmosferiyle öne çıkan “Varış”, “Evrensel Dilbilgisi Kuramı”nı odak noktasına alarak evrendeki en güçlü silahın aslında dil olduğunun metaforunu seyirciye sunuyor. Uzaylıların dünyaya gelmesiyle “darbe”yi andıran bir havaya bürünen dünyada insanların içinde bulunduğu şüphe ve korku filmde tek kelimeyle şahane bir şekilde yansıtılmış. Bunu yaparken filmin Steven Spielberg’ün H. G. Wells’in aynı adlı romanından uyarladığı “War of the Worlds / Dünyalar Savaşı” (2005) filminin ve tabii romanın örnek alındığı bir gerçek. Özellikle filmdeki kaos havasının ve Heptapod tasarımlarının “Dünyalar Savaşı”ndaki uzay araçlarını hatırlattığını söylemek gerek. Fakat filmin kendini diğer benzer temalı filmlerden ayıran en büyük özelliği tabii ki Villenueve ve ekibinin hikayenin işleyişine ve finaline yaptığı dokunuşlardan kaynaklanmakta. Uzaylılarla yapılan ilk temastan onlarla anlaşmaya başlanmasına kadar olan süreci oldukça ağır ve doyurucu bir şekilde ekrana taşımayı başaran Villenueve, sonunda uzaylı temalı Hollywood filmlerinin en büyük eksiğini gidererek seyirciyi kendine bağlamayı bilmiş.
Filmin işlediği bir diğer tema ise sevgi ve umut üzerine. Elbet öleceğini bilmesine rağmen yaşama dört elle sarılan insanoğlunun motivasyonunu Heraclitus’un her şeyin aktığına dair öğretisi ve Montaigne’nin hayatın bir daireyi anımsattığını belirttiği düşünceleri üzerinden anlatmaya çalışıyor. Burada uzaylıların dillerinin çember olduğuna dikkat etmek gerek. Hayatın inişli çıkış olduğunu altının çizildiği filmde aslında insanların ne kadar güçlü olduğunu doğacak kızının öleceğini bilmesine rağmen hayatına aynı umutla devam etmesini bilen Dr. Louise Banks karakteri üzerinden anlatılması filmin duygusal zeminini hazırlamış. Villenueve, bir bakıma şu an deliler gibi sevdiğiniz kişiyle yıllar sonra dünyaya getireceğiniz çocuğunuzun genç yaşta öleceğini bilseniz yine onun bir hayat geçirir miydiniz sorusunu seyirciye sorarak sevginin hiçbir bariyer tanımadığının metaforu yapılıyor. “Interstellar / Yıldızlararası”nda olduğu gibi zaman ve mekan tanımayan tek şeyin sevgi olduğu temasından yola çıkan “Geliş”in finalindeki Dr. Banks ile General Shang arasındaki diyalogda da bunu görüyoruz. Shang’in yıkıcı kararını eşinin ölmeden önce ona söylediği anlamlı sözleri ona tekrardan hatırlatarak engelleyen Banks karakteriyle sevginin gücünü gözler önüne seriyor “Geliş”.
Filmin parmak bastığı ve alegorisinin yapıldığı bir diğer nokta ise dilin sahip olduğumuz en güçlü silah olduğu üzerine. Kavga ve savaşlardan aşkın ilk tohumuna kadar her şeyin dil sayesinde gerçekleştiğinin metaforunun yapıldığı filmde Villenueve’in dil temasını sadece konuşma üzerinde sınırlı bırakmadığını görmek gerçekten harika. Sadece konuştuğumuz dilin değil ayrıca beden ve işaret dilinin de insan ilişkilerinde fazlasıyla önem taşıdığını belirten “Geliş”in finalinde Ian Donnely’nin Dr. Banks’e yıllardır yıldızlara baktığını fakat asıl buluşunun Banks’i bulması olduğunu belirttiği sahnede bunu görmek mümkün. Zaten uzaylıların en güçlü silah olarak öğrenildiğinde zamanda atlama yapabilen bir bütün halindeki dillerini insanlığa öğretmesi de bunu özetler nitelikte.
Filmin başından itibaren merak duygusunu seyircinin iliklerinde hissettirmeye başaran filmin uzaylılarla olan ilk iletişime geçilmesinden başlayarak tüm süreci bu kadar doyurucu bir şekilde anlatması da takdir edilesi. Genellikle benzer temalı filmlerin en büyük hataları olaylara hızlı girip tahmin edilebilir ikna etmekten uzak bir sonla filmi sonlandırmak olurken “Geliş”, girişi hızlı ama süreci oldukça etkileyici bir şekilde seyirciye sunmayı başarıyor. Her saniye ne olacağını merak etmenizi sağlayan atmosferiyle filmi soluk almadan izliyorsunuz adeta. Bunda tabii Johann Johannsson’un ambiyansı sonuna kadar destekleyen muhteşem bestelerinin etkisi epey fazla.
Sonuç olarak, atmosferi ve konuyu ele alış biçimiyle seyirciye benzersiz bir uzaylı filmi sunmayı başaran “Arrival / Geliş”, bir yandan sevginin ne kadar değerli olduğunu ve engel tanımayacağın seyirciye sunarken diğer yandan da dilin en güçlü silah olduğunun metaforunu yapan 2016’nın şu ana kadarki en iyi filmi. Denis Villeneuve’in kariyerinde de zirve noktası.
Yönetmen: Denis Villeneuve
Senaryo: Eric Heisserer, Ted Chiang
Oyuncular: Amy Adams, Jeremy Renner, Forest Whitaker
Görüntü Yönetmeni: Bradford Young
Orijinal Müzik: Jóhann Jóhannsson
Süre: 116 dk.
Ülke: ABD
Yorumlar