arbitrage_filmdoktoruHiçbir beklentim olmadan izlediğim “Arbitrage / Entrika için tahminlerim sıradan bir filmden öteye gidemeyeceği yönündeydi ki, filmi izledikten sonra açıkçası 2012’nin sürpriz filmlerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Nicholas Jarecki’in ilk uzun metrajlı filmi olma özelliği taşıyan “Entrika”, gerilim dozunu bir an bile düşürmeyen yılın başarılı yapımlarından biri. Sosyopolitik alt temasıyla önemli konulara değinen filmde Richard Gere ise uzun zamandan sonraki en iyi performansını sergiliyor. Erkek oyuncu dalında Altın Küre adaylığı bulunan Gere’e eşlik eden diğer oyuncular ise Susan Sarandon ve Tim Roth.

Yönetmen Jarecki’nin şaşırtıcı derecede başarılı bir şekilde kaleme aldığı ve yönettiği “Entrika”, şirketini kendi çıkarları uğruna satmaya hazırlanan zengin iş adamı ve aile babası Robert Miller’ın kişiliğine odaklanıyor. Film boyunca beklenmedik olaylarla seyirciyi şaşırtmayı bilen filmde Miller’ın oğlu ve kızı dahil ailesindeki her bireyi işinin bir parçası haline getirdiğine ve mutluluğu başkalarında aradığına tanıklık ediyoruz. Yaptığı hatalar yüzünden çocukları, karısı, arkadaşları ve metresinden durmadan özür dileyen Miller’ın tek önem verdiği şey ise tahmin edilebileceği gibi para ve kendi çıkarları. Tabii kendi geleceği için her şeyi planlamış olan karakterin hiçbir şey umduğu gibi olmaz. Lakin düzenli bir hayata sahip olan Miller’ın kazara işlediği cinayet bütün planlarını mahvedecektir.

Kızı Broke Miller (Brit Marling) ve Robert Miller (Richard Gere)
Kızı Broke Miller (Brit Marling) ve Robert Miller (Richard Gere)

Aslında çok tanıdık bir hikaye var karşımızda; fakat Jarecki hikayeyi öyle güzel anlatıyor ki, size tüm bildiklerinizi adeta unutturuyor. Seyircinin merak seviyesini film boyunca en üst seviyede tutmaya başaran Jarecki’nin klişe gibi gözüken zengin adam trajedisini sistem eleştirileriyle süsleyerek önümüze sunması filmin en büyük kozu olsa gerek. Karakterin ahlaki çöküntüsü ve vicdani sorgulamarına durmadan tanıklık ettiğimiz filmde soğuk kanlılığını yitirmeyen Miller’ın elindeki tüm imkanları kullanıp olayları örtbas etmeye çalışması gerçekten şok ediyor. Kapitalist sistem içinde büyümüş karakterin gözünde bir insan hayatının ne kadar önemsiz olduğunu gördüğümüz filmde diğer iş adamlarının da söz konusu para olunca insanların ne yaptıklarını umursamamaları ise cabası. Hatta Miller’ın şirketi sattığı kişinin şirket açıklarını görmesine rağmen ses çıkarmadığı sahneyle bunu açık bir şekilde görmek mümkün. Başta direnen insanların bile zamanla paranın gücüne yenik düştüğünü gördüğümüz “Entrika”da asıl beklenmedik hamle ise Miller’ın ailesinden geliyor. Karakterin önce kızı sonra da karısı tarafından şantaja uğraması sadece para yüzünden birbirlerine bağlı olan bu çürük aile yapısı güzel bir şekilde gösteriyor.

“Entrika”nın en güzel yanlarından biri de kuşkusuz ana karakteri seyirciye sevdirebilmesi. Miller ne yaparsa yapsın yakalanmasını istemediğimiz karakterin suçuna resmen ortak oluyoruz. İlerledikçe aynı Miller gibi ahlaki değerlerimizi sorguladığımız filmde bir yerden sonra karakterin yaptıklarına aldırmamaya başlıyorsunuz. İşin daha da ilginç tarafı ise aynı sempatiyi dedektifler için duyamamız. Suçlu olduğunu bildiğimiz bir adam için yarattıkları sahte delil için hoşnut olmadığımız filmde bunu Miller’a yapılmış bir haksızlık olarak değerlendiriyoruz. Tabii bunda filmi sırtlayan Richard Gere’in payının epey fazla. Sahneye her çıkışında karakteri için biçilmiş kaftan olduğunu gösteren ünlü aktör, karakterin içinde bulunduğu durumu oldukça güzel bir şekilde beyaz perdeye yansıtmış. Hiç yaşlanmayan Gere’in Altın Küre kazandığı “Chicago”dan (2002) sonraki en başarılı performansını sergilediğini düşündüğüm filmde Susan Sarandon, Tim Roth ve Brit Marling de kendilerinden beklenileni yerine getiriyorlar. Ancak Julie rolündeki Laetitia Casta’yı ne yazık ki yeterince başarılı bulmadım.

Seyirciye yeni bir şey sunmamasına rağmen heyecanlı dakikalar yaşatmasını bilen “Entrika”nın en şaşırtıcı özelliği ise güzel bir şekilde çekilmiş olması. Jarecki’nin ilk filmi olmasına rağmen gayet profesyonel bir şekilde çekildiği belli olan film, müzisyen Cliff Martinez’ın katkısıyla 90’lı yıllarda New York’da geçen dedektiflik filmlerini andırıyor. Ayrıca, filmin sonu da bir o kadar güzel; fakat olayları tek bir açıdan ele alması, yani filmde sadece gelir düzeyi yüksek insanlara yer verilmesi filmin daha geniş ölçekli bir film olmasını engelliyor. Filmdeki gelir düzeyi en düşük karakterin bile restoran satın alabilecek kadar parası olduğu filmde sanırsam yönetmen de filmi belli bir seviyeden ileriye götürmek istememiş.

Robert Miller (Richard Gere)
Robert Miller (Richard Gere)

Özetlemek gerekirse; ilk yönetmenlik denemesi olmasına rağmen “Arbitrage / Entrika ile oldukça profesyonel bir filme imza atan Nicholas Jarecki, çok bilindik bir hikayeyi beklenmedik olaylarla süsleyerek oldukça sürükleyici bir yapım ortaya koymuş. Richard Gere’in güçlü performansıyla öne çıkan filmin en güzel yanı ise karakterin suçuna seyirciyi ortak ederek ahlaki konulara başarıyla değinmesi.

Yönetmen: Nicholas Jarecki
Senaryo: Nicholas Jarecki
Oyuncular: Richard Gere, Susan Sarandon, Brit Marling, Tim Roth, Nate Parker, Laetitia Casta
Orijinal Müzik: Cliff Martinez
Süre: 107 dk.
Ülke: ABD

NOT: B-

Yorumlar

Loading Facebook Comments ...